BASIN AÇIKLAMASI
IGMG Genel Sekreteri hakkında yürütülen siyasî soruşturma Münih Savcılığı tarafından durduruldu
21 Eylül 2010“Münih Birinci Savcılığı, Almanya Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 170. maddesinin 2. fıkrası uyarınca suç işlemek üzere örgüt kurma suçlaması ile şahsıma karşı yürütülen soruşturmanın durdurulduğunu tarafıma resmen bildirdi. Şahsıma karşı, başka kişilerle beraber suç örgütü kurmak ve böylece “Batı toplumu ve Batı değerlerine karşı çıkarak Müslüman dünyayı inançsızlara karşı savunmak” için biraraya gelmek suçları isnad edilmişti. Bu sözde örgüt -ki adı geçen kişilerin bazılarını hiç tanımıyorum bile- sahtekarlık, belgede sahtecilik, sahte iflas, para aklama, yasaklanmış kurumları destekleme ve AB terör listesinde yer alan gruplara destek sağlama ile suçlanıyordu.
Soruşturma süresince şahsıma yönelik olarak, şaşaalı soyut bir ifade olan “grubun karar sürecine dahil olduğum” dışında, somut bir suçlamada bulunulmadı. Dolayısıyla baştan beri soruşturmanın durdurulacağı konusunda hiç şüphem yoktu. Soruşturmanın medyatik bir biçimde açılması ve ortada hiçbir somut veri olmaksızın uzun bir süre devam ettirilmesiyle birlikte, başta Müslüman toplumun tanınmış isimlerinin itibarının sarsılması gibi, amaçlanan siyasî hedeflere ulaşılmış oldu. Hukukun temel ilkelerinden olan “kişi suçu ispatlanana kadar suçsuzdur” anlayışı, bu olayın başından beri geçerli değildi. Bununla beraber medyanın neredeyse tümü, sadece resmî makamların bakış açısından olaya yaklaşarak, meselenin hakikatte ne olduğuyla ilgilenmeden ve siyasî boyutunu görmezlikten gelerek suçlamaları kamuoyunda yayma işlevi gördüler.
Bu noktada olaya eleştirel yaklaşan bir kamuoyu varolabilseydi, soruşturmanın inandırıcılığından şüphe etmek için suç duyurusunda yer alan iddialara bakılması yeterli olurdu. Bu kapsamda BIRGIT çalışma grubunun eşsiz çalışma yöntemlerine (İslamcı terörizm/ekstremizm alanından tehdit unsurlarının hızlı bir şekilde teşhis edilmesi ve tehlikelilerin yurt dışı edilmesi), polis istihbaratındaki memurlara suç unsuru materyallerin temini için baskıların uygulanmasına, devlet kurumlarından gerçek dışı düzenlenmiş belgelerin davalarda yer almasına, bazı eyalet hükümetlerinin belgelerinde IGMG ile mücadele için “ekstremizm bağlantısı olmayan polis aksiyonları” ve ”vergi suçlamaları ile ilgili soruşturmalar” yapılmasının istenilmesine değinmiyoruz bile. Bütün bunlar, sözkonusu Müslümanlar olmasaydı, esasen büyük bir tepki dalgası oluşturacak olan olaylardı.
Özellikle hukuk devletinin temel ilkelerine riayet etme ve özgürlükçü-demokratik tartışma kültürünün korunması hususundaki açıklar düşünüldüğünde, kamuoyunun, devlet gücünün genelde Müslümanlar, özelde ise IGMG’ye reva gördüğü muameleye sessiz kalması büyük bir talihsizliktir. Şimdi ise, özellikle soruşturma sürecini kendi amaçlarına alet etmiş, yanlış bilgi ve değerlendirmelerle kamuoyunda ön yargılamanın oluşmasını açıkca desteklemiş kişilerin bir açıklama yapıp yapmayacaklarını ve en azından tavırlarını sorgulayıp sorgulamayacaklarını bekleyip görceğiz.
Her halükârda, yapılanlar, Müslümanların IGMG’ye yönelik teveccühünde bir değişikliğe neden olmadı. IGMG’nin ülkemizdeki özgürlükçü demokratik düzen ve çoğulculuk için taviz vermeden çalışması, aynı zamanda Müslümanların anayasada korunan haklarını her ortamda kararlı bir biçimde savunması, ayrımcı tedbir politikalarını ve Müslümanlara yapılan asimilasyon baskısını reddetmesi, bu teveccühün başlıca sebeplerindendir.”