CUMA HUTBESİ
İç Huzurun Sağlanması: Kanaat Etmek
16 Ocak 2025Muhterem Müminler!
Rabbimiz bizlere sayısız nimet bahşetmiştir. Beden sağlığımız, nefes alıp verebiliyor olmamız, elde ettiğimiz rızıklar bu nimetlerden sadece birkaçıdır. Bu nimetlerin farkında ve onlara razı olmak bizleri huzura ve kurtuluşa sevk eder. İnsan ancak Allah’ın verdiği nimetlere kanaat ettiği sürece hem dünya hem de ahiret mutluluğunu kazanır. Kur’an-ı Kerim’de Rabbimiz “Yeryüzünde yürüyen her canlının rızkı yalnızca Allah’ın üzerinedir. Allah o canlının durduğu yeri ve sonunda bırakılacağı mekânı bilir. (Bunların) hepsi açık bir kitapta (levh-i mahfûzda)dır.”[1] diye buyurarak, her canlının rızkının Onun tarafından takdir edildiğini ifade eder.
Aziz Müslümanlar!
İnsanın görevi helal yollardan rızkını aramak, gayret etmek ve Allah’ın takdirine razı olmaktır. Onun takdir ettiği nimetlere razı olmayan, sürekli daha fazlasını isteyen kimse dünyada asla tatmin olamayacaktır. Hep daha fazlasını elde etmek için hırslanır ancak gerçek huzuru hiçbir zaman bulamaz. Kanaat eden kişi ise elinde olanla yetinir ve gerçek zenginliğin gönül tokluğu olduğunu bilir. Nitekim Allah’ın takdirine razı olmak, insanın ruhunda derin bir huzur oluşturur. Kanaat ise insanı sürekli daha fazlasını aramaktan kurtarır ve elindekinin değerini artırır. Efendimiz (s.a.v.) “Müslüman olan, kendisine yeteri kadar rızık verilen ve Allah’ın kendisine verdiği nimetlere kanaat eden kimse şüphesiz kurtuluşa ermiştir.”[2] diye buyurarak huzurun ve kurtuluşun sırrını açıkça ifade etmiştir. Zira kanaat etmek insanı hırstan ve doyumsuzluktan koruyan bir zırh gibidir. Dünya malına olan aşırı bağlılık insanı yorar, huzursuz eder ve hatta Rabbine karşı nankörlüğe sevk eder.
Değerli Kardeşlerim!
Kanaat yalnızca mal ve mülkle ilgili değildir. Hayatımızın her alanında Rabbimizin takdirine razı olmak ve teslimiyet göstermek kalplerimize huzur getirir. Kanaat sahibi bir insan Rabbine şükreder ve her daim mutluluk içinde olur. Lokmân (a.s.) oğluna şöyle nasihat etmiştir: “Yavrucuğum! Gönlünü kederlerle ve üzüntülerle meşgul etme! Aç gözlülükten sakın. Takdire rıza göster. Allah tarafından sana verilene kanaat et ki hayatın güzelleşsin, gönlün sürurla dolsun ve hayattan zevk alasın.”
Lokmân (a.s.)’ın oğluna verdiği bu nasihat insan hayatında huzurun ve mutluluğun anahtarını bizlere öğretmektedir. Keder ve üzüntüyle dolu bir gönül, Allah’ın verdiği nimetlerin farkına varamaz. Açgözlülük ise insanı hem dünyada hem de ahirette mutsuzluğa sürükler. Oysa Rabbimizin takdirine razı olup kanaat etmek hem ruhumuzu hem de hayatımızı güzelleştirir. Bu, aynı zamanda şükürle dolu bir hayat yaşamanın ve Allah’a tam bir teslimiyet göstermenin de bir göstergesidir.
Elimizde olanlara şükretmek üzerimizdeki nimetlerin artmasına da vesile olacaktır. Nitekim “Şükrederseniz, elbette size nimetimi artırırım.”[3] ayetinde Rabbimiz, şükrün nimetlerin artmasına vesile olduğunu açıkça müjdelemektedir. Şükreden bir kul sahip olduğu nimetlerin farkına varır, bu nimetlerin asıl sahibinin Allah olduğunu idrak eder ve Ona teslimiyetle yönelir.
Mevlamız bizlere helal ve bereketli rızıklar nasip eylesin, bizi verdiği nimetlere kanaat eden ve şükrü hayatının merkezine alan kullarından kılsın.
[1] Hûd suresi, 11:6
[2] Müslim, Zekât, Hadis No: 1054
[3] İbrâhim suresi, 14:7
Hutbe-Arapça