CUMA HUTBESİ
Hutbe: Ramazan Ayına Hazır mıyız?
31 Mart 2022Kıymetli Müslümanlar!
Yeryüzündeki tüm Müslümanlar, şu günlerde çok farklı bir heyecanı yaşamaktalar. Müminler için pek çok müjdeleri barındıran, bizler için müstesna bir değeri olan ramazan-ı şerife bir gün kaldı. Cenâb-ı Hak bu dönemi çok iyi idrak ederek kendimize çeki düzen vermemiz, muhasebemizi yapıp Allah’ın rızasına nail olabilmemiz için bize eşsiz bir fırsat sunuyor. Ramazan ayını diğer aylardan ayıran ve üstün kılan en önemli husus, kıyamete kadar insanlığa klavuzluk etmesi için gönderilmiş olan Kur’ân-ı Azîmüşşân’ın bu ayda indirilmeye başlanmasıdır. Bunu bize bildiren, bizatihi Mevlayı Zülcelal hazretleridir. Cenâb-ı Hak “(O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa onu oruçla geçirsin.”[1] buyurmuştur.
Değerli Müminler!
Ramazan ayının en mümeyyiz vasıflarından birisi de Allah’ın bize emrettiği oruç ibadetidir. Resûlullah ﷺ şöyle buyurmuştur: “Mübarek ramazan ayı size geldi. Yüce Allah bu ayda size oruç tutmayı farz kıldı. Bu ayda sema (cennet) kapıları açılır, cehennem kapıları ise kapanır ve şeytanların azgınları bağlanır.”[2]
Oruç ibadetinin bedensel sağlığa yönelik faydaları, tıp biliminin yaptığı araştırmalar ile sabittir. Farklı din ve kültür muhitlerinden bilim adamları dahi, belli bir süre insanların aç kalmalarının sağlıkları açısından yararlı olacağını beyan etmektedirler.
Oruçla insan, sağlık ve sıhhatine yönelik sayısız faydalar elde etmektedir.
Ancak asıl fayda, şüphesiz ki manevi ve ruhsal alanda gerçekleşmektedir.
Muhterem Cemaat!
İnsan, bedenine gösterdiği ihtimamı ruhuna da göstermek zorundadır. İnsanın ruh dünyası kalbin tasfiyesi ve nefsin tezkiyesi ile güçlenme imkânı bulur. Gönül âlemimizin zenginleşmesi ile varoluş gayemiz gerçekleşebilir. Maddi dünyanın ötesine geçip, mana dünyasının inşası ile gerçek huzura ve mutluluğa kavuşulabiliriz. İşte Rabbimizin emrettiği oruç ibadeti, manevi âlemimizin terbiyesi için sunulan büyük bir fırsattır. Bu sebeple, ramazan ayını Mevlamızın bize bahşettiği büyük bir nimet olarak telakki etmeliyiz. Yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa ﷺ “Kim faziletine inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır.”[3] diyerek müminleri müjdelemiştir.
Aziz Kardeşlerim!
Ramazan ayını sadece gün içinde aç kalınan günler olarak görmek, bu ayın anlam ve önemini kavramaktan bizi alıkoyar. İç dünyamızın arınmasına paralel olarak, bu durumun günlük hayatımızda da hâl ve hareketlerimize yansıması icap eder. Peygamber Efendimiz ﷺ “Nice oruç tutanlar vardır ki, orucundan kendisine kuru bir açlıktan başka bir şey kalmaz!”[4] diyerek, meselenin sadece aç kalmakla ilgili olmadığını ifade buyurmuştur. Yine bir başka hadîs-i şeriflerinde, “Kim yalan konuşmayı ve yalan-dolanla iş yapmayı terk etmezse, Allah o kimsenin yemesini içmesini bırakmasına kıymet vermez.”[5] buyurmuştur. Tabiri caizse tüm azalarımız ile oruç tutmalı, dilimizi kem sözlerden ve gözümüzü haramlardan sakınmalıyız. Allah’ın emir ve yasaklarına harfiyen uymaya gayret etmeliyiz ve bu hâlimizi ramazan sonrasına da güzel bir alışkanlık olarak taşımalıyız.
Rabbim ramazan ayını hakkıyla yaşayan kullarından eylesin. Amin!
Hatırlatma:
Değerli Kardeşlerim!
Yılda bir defa yaptığımız Cami Dayanışma Günü programımız bu yıl bugün gerçekleşecektir. Bütün Müslümanlar olarak hep birlikte ortak kaderimize ve ortak geleceğimiz olan camilerimize sahip çıkma ve bu dayanışmanın verdiği huzuru yaşatma gayretinde olalım.
Unutmamalıyız ki Efendimiz ﷺ camiye cemaat olan, maddi ve manevi olarak destek veren her müminin, yapılan bütün hayırlı hizmetlerden nasipleneceğini, ölmüş olsa dahi sevap kazanmaya devam edeceğini müjdelemiş ve şöyle buyurmuştur: “Kim Allah’ın rızasını talep ederek bir mescit inşa ederse, Allah ona cennette bir köşk inşa eder.” Ne mutlu hayırda yarışarak, Allah rızasına ulaşanlara, cehennem azabından azat olanlara!
[1] Bakara suresi, 2:185
[2] Nesâî, Sıyâm, 5
[3] Buhârî, Îmân, 28, Savm 6
[4] İbn Mâce, Sıyâm, 21
[5] Buhârî, Savm, 8, Edeb 51