CUMA HUTBESİ
Hutbe: Peygamberimiz’in Doğumu Bizim İçin Ne İfade Eder?
22 Kasım 2017Muhterem Müslümanlar!
Önümüzdeki günlerde, sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.)’in bu dünyayı teşrif edişlerinin yıl dönümünü idrak edeceğiz. Ama şunu bilelim ki, eğer biz Hz. Muhammed Mustafa’nın hayat ölçülerine, hayat ilkelerine uymuyorsak, bu günün, bu gecenin hiçbir anlamı olmayacaktır.
Çünkü o önce şirk, küfür gibi sapkınlıkları doğrultmuş, haksızlıklarla mücadele etmişti. Bizler de bu şekilde onun yolunda değilsek, bu gecenin ne anlamı olabilir ki?
Aziz Kardeşlerim!
O zamana bir bakalım. O dönemde şirk bütün gönülleri karartmış, haksızlık hayatın bütün alanlarını kuşatmış, ahlaki değerler alt üst olmuş, akrabalık ve komşuluk bağları koparılmıştı. Zayıfın hak ve hukuku zevkle ihlal ediliyordu. Kadınlara ve kız çocuklarına yapılan muamele insanlık dışına çıkmış, güçlüler güçsüzleri eziyor, emeğin hakkı verilmiyordu. Can, mal, namus ve nesil güvenliği kalmamıştı.
İşte sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.), tam da böylesine zulüm ve karanlığın yoğun olduğu ve aydınlık bir iklime muhtaç olunduğu bir zaman diliminde güneş gibi doğdu. O gece, insanlık için yepyeni bir gün başlamış, aydınlık bir devir açılmıştı. Zira inkârın yerini inanç ve iman güzellikleri, cehaletin yerini hak ve hakikat bilgileri, azgınlığın ve sapkınlığın yerini ahlak ve edep ilkeleri aldı.
Kıymetli Müminler!
Kur’ân-ı Kerîm’in ifadesiyle, “âlemlere rahmet olarak gönderilen”[1] Hz. Peygamber; sapıklık, putperestlik ve hurafelerle kararan dünyayı Kur’an’ın nuruyla aydınlatıyor; insanlığı yalnızca, tek olan Allah’a kulluk etmeye çağırıyordu.
Bu çağrıyı kabul edenlere, sözün doğrusunu söylemeyi, emanete riayet etmeyi, akrabalık bağlarını korumayı, komşularla iyi geçinmeyi ve kan dökmekten sakınmayı emrediyordu. Zina yapmaktan, yalan söylemekten, yetim malı yemekten, haksız kazanç sağlamaktan, namuslu insanlara iftira etmekten uzak durmayı emrediyor; insanları namaz kılmaya, oruç tutmaya, zekât vermeye, iyilik etmeye, sorumluluklarını yerine getirmeye davet ediyordu.
Böylece o, 23 yıllık peygamberlik hayatı boyunca; şirkin yerine tevhidi, zulmün yerine adaleti, düşmanlık ve ayrılığın yerine kardeşlik ve dayanışmayı getiriyordu. Kan davası, gasp, soygun, şiddet, intikam, kin, içki içmek, kumar oynamak, hırsızlık yapmak, haksız kazanç sağlamak, yalan söylemek, gıybet etmek, çekememezlik ve koğuculuk gibi fert ve toplumun huzurunu bozan davranışlarla mücadele ediyordu.
Değerli Cemaat!
Şu ayet ve arkasından okuyacağım şu hadis, Peygamber Efendimiz’in doğumu şerefine okunan mevlitlerin bizler için ne anlam ifade etmesi gerektiğinin en açık ifadesidir: “Ey Habibim, de ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız, bana tabi olun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah gafur ve rahîmdir.”[2]
“Şüphesiz ki sözlerin en doğrusu Allah’ın kitabıdır ve yolların en güzeli de Muhammed (s.a.v.)’in yoludur. İşlerin en şerlisi sonradan çıkarılanlardır ve her sonradan çıkarılan bidattir. Her bidat dalalettir ve her dalalet de ateştedir.”[3]
Yüce Allah bizleri O’na layık ümmet eylesin.
[1] Enbiya suresi, 21:107
[2] Âl-i İmrân suresi, 3:31
[3] Nesâî, Sünen, I’deyn, 23. H. No: 1578