CUMA HUTBESİ
Hutbe – Peygamber sevgisi!
17 Şubat 2006Aziz ve muhterem müslümanlar !
Geçtiğimiz Eylül ayından bu yana dünyamız Peygamberimiz (aleyhisselam) odaklı derin bir tartışmanın içine sürüklenmiştir. Sevgili Peygamberimize hakaret içeren karikatürlerin sorumsuzca yayınlanması müslümanları fevkalede üzmüştür. Bu hutbemizde, peygamberlik kurumuna, tüm peygamberlere ve peygamberimize olan bağlılığımızın gerekçelerini açıklamaya çalışacağız.
Aziz kardeşlerim!
Din insanlar için büyük bir ihtiyaçtır. Çünkü Yüce Yaratıcı, insanı, fıtraten inanmaya muhtaç bir varlık olarak yaratmıştır. İlk insan ve atamız Ademle başlayan insanoğlunun bu alemdeki serüveni, tarihi seyri içinde inişler çıkışlar göstermiş; Yüce Allah da, Erhamurrahimin sıfatının gereği, bu iniş ve çıkışlarda insanoğlu doğru yolu (sırat-ı müstekimi) bulabilmesi için peygamberler göndermiştir. Peygamberler de, görevleri icabı, birer aydınlatıcı olarak insanlığı vahyin ışığına davet etmişlerdir. Rabbimiz, bu kutlu görevi Sevgili Peygamberimize hatırlatırken şöyle buyuruyor: “Ey peygamber! Biz seni hem bir şahit, hem bir müjdeci, hem bir uyarıcı olarak gönderdik. Ve hem de izniyle Allah’a bir davetçi ve nurlar saçan bir kandil (olarak gönderdik). Müminlere müjdele! Onlara Allah’tan bir mükafat vardır…” (Ahzab S. / 45-47)
Aziz kardeşlerim!
Yüce Rabbimiz, Ademle başlayan peygamberlik silsilesini -hepsine selam osun- Nuh, İbrahim, İshak, Yakub, Yusuf, Musa, İsa ve bunların arasındaki nice nebiler ve rasullerle devam ettirmiş; ve nihayetinde, bu silsile “hatemul enbiya” peygamberlerin sonuncusu Muhammed Mustafa ile tamamlanmıştır. Yüce Rabbimiz insanlar ile kendisi arasında elçi olarak tayin ettiği bu kutlu insanlar için Ahzab Suresinin 39. ayetinde şöyle buyuruyor: “Onlar, Allah’ın gönderdiklerini tebliğ ederler ve O’ndan korkarlar, Allah’tan başka kimseden korkmazlardı. Hesap görücü olarak da Allah yeter.”
Kardeşlerim!
Bu seçilmiş insanların arasında hiç bir ayırım gözetemeyeceğizi bildiren Bakara Suresinin 285. ayeti bize bu gerçeği şöyle anlatıyor:”Peygamber, Rabbi’nden kendisine ne indirildiyse ona iman etti. Müminlerin de hepsi Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler. “Biz Allah’ın peygamberleri arasında ayırım yapmayız, duyduk ve itaat ettik. Ey Rabbimiz, bağışlamanı dileriz, dönüş ancak sanadır.” dediler. (Bakara / 285)
Evet “La nüferruku beyne ehadin min rusulih” “Biz Allah’ın peygamberleri arasında ayırım yapmayız” Çünki, tüm peygamberlere gönderilen vahiyin özü aynıdır; ve temel esas hiç değişmemiştir. O temel esas: ancak Allah’a ibadettir; La ilahe illallah‘tır.
Değerli müslümanlar!
İslam, yüce; yüceltici; güzellikleri ve her türlü estetiği içinde bulunduran Allah’ın yüce dinidir. Ona hiç bir çirkinlik bulaştırılamaz. Görebildiğimiz ve göremediğimiz herşey Allah’ındır ve herşey O’nu tesbih eder; görebilen herkese her şey O’nun birliğini O’ndan başka hiç bir ilah olmadığını hatırlatır. Peygamberler de Allah’ın yeryüzüne gönderdiği Hakk’ın temsilcileridir. Allah onlarla insanlığı Hakk’a çağırmıştır; “Kim peygambere itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur.” (Nisa80)
Hutbemizin sonunda biz müslümanların peygamber sevgisinin Yüce Yaratıcımız Allah-u Teala’ya olan sevgimizden geldiğini, bu sevgiye insan olan herkesin saygı göstermesi gerektiğini hatırlatıyor ve bir ayet-i kerimenin manasını yüksek idraklerinize arz ederek hutbemi bitiriyorum:
“De ki, siz gerçekten Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve suçlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok esirgeyici ve bağışlayıcıdır. (Ali Imran S. / 31)
IGMG İrşad Başkanlığı