CUMA HUTBESİ
Hutbe – Oyunlara Gelmeyelim, Kardeşliğimizi Bozmayalım
02 Aralık 2007Muhterem kardeşlerim,
Peygamber Efendimiz (as) bir mübarek hadis-i şerifinde “Mümin bir delikten iki defa ısırılmaz.” (Buhari, Müslim) buyurur. Diğer bir mübarek sözleri ise şöyledir: “Müminin ferasetinden (ince anlayışından) sakınınız. Çünkü o, Allah’ın nuru ile bakar.” (Camiu’s Sagir: h.n.: 151) Bu her iki hadis-i şerifte gerçek Müslümanın akıllı, zeki, uyanık ve adımlarını bilinçli atan, kimsenin oyununa gelmeyen insan olduğuna işaret ediyor. Diğer taraftan Cenab-ı Hak, Kur’an’da Müslümanların muhafaza etmeleri gerekli olan bir altın prensibi beyan ederek, onların bu prensibi aralarında yaşatmalarından hoşnut olacağını bildiriyor. Yüce Allah, bu prensibi “Ancak Müminler kardeştir“ [49:10] ifadesiyle Hucurat Suresinin 10. ayetinde kanunlaştırıyor. Müminler, gerçekten bu ayetin ruhunu kavrayabildikleri, kamil manada hayatlarına uyguladıkları ve kendi aralarında birliği gerçekleştirdikleri dönemlerde, ferasetle davrandıkları zamanlarda acı çekmediler, mal, can, ırz namus gibi değerlerine dokunulmadı, ayaklar altında çiğnenmedi. Ne zaman ki, Cenab-ı Hakk’ın koyduğu prensibe muhalafet ederek, ferasetle hareket edemediler, tekrar tekrar önlerine kurulan tuzaklara düştüler. Bu defa Cenab-ı Hakk’ın bir başka sünneti olan Enfal Suresinin 46. ayetinde bildirilen hüküm tecelli eyledi: Bu ayet-i kerime’de Cenab-ı Hak: “(Ey müminler!) Allah ve Resülüne itaat edin. Birbirinizle çekişmeyin. Sonra korku ve zaafa düşersiniz ve kuvvetiniz elden gider“ [8:46] ikazını yapıyordu. Biz birbirimizi anlamamaya, kardeşliklerimize sahip çıkmamaya başlayınca ayet aynı ile mucizesini açığa çıkarıyordu. Bundan dolayıdır ki, 14 küsur asırdan bu tarafa iniş ve çıkışlar yaşayan Ümmet-i Muhammed, bir çok acı imtihanla sınava tabi tutuldu ve acılar yaşadı. Ama her defasında inancına ve inancının esaslarına dönerek derin fesat girdaplarından kurtulmayı başardı.
Aziz kardeşlerim,
Uzunca zamandır yine Ümmet-i Muhammed acı imtihanlarla deneniyor. Çeşitli oyunlarla birbirine düşürülmeye çalışılıyor. Kurulan bu oyunların oyuncuları yabancı ise, bu oyunun açıklarını, ferasetleri ile yakalayarak bozmaya muvaffak olabiliyor. Ancak kurulan tuzağın, bazen oyuncuları ferasetsiz Müslümanlardan seçiliyor; o zaman da oyunun anlaşılması zorlaşıyor ve bu defa acılar daha büyük oluyor. Kardeşlerin birbirlerine reva gördüğü acılar, elbette düşman acısından daha şiddetli oluyor. Halbuki Rahmet Peygamberi biz Müslümanlara: “Birbirinizi kıskanmayınız, birbirinize buğz etmeyiniz, birbirinizle alâkanızı kesmeyiniz. Allah’ın kulları! Kardeşler olunuz!” (Camiu’s Sagir: C.1, shf. 173, HN: 2901) çağrısını yapıyor ve Müslümanların birbirlerine sahip çıkmalarını istiyordu. Bir diğer hadis-i şerifinde ise, “Hiçbiriniz kendisi için arzu ettiğini din kardeşi için arzu etmedikçe iman etmiş olamaz“ (Buhari, İman) buyuruyordu. Yani bir Müslüman bir şeyi arzu ederse, önce kardeşi olan Müslüman için arzu edecek; sonra da kendisi isteyecekti. Irk, renk, dil ve cinsiyet ayırımı yapmadan, bir Müslümana saadet ve mutluluk verecek bir şey, bütün Müslümanları mutlu ve bahtiyar edecektir.
Muhterem kardeşlerim,
İşte bu gün gelinen noktada, zaten dünyanın dört bir yanında Ümmet-i Muhammed bir yığın problemle karşı karşıyadır. Adeta huzur denilen nimet, dünyadan elini eteğini çekmiş gibidir. Müslümanlar olarak aklımızı başımıza almalıyız. Kur’an ve sünnet ışığında yeniden önce kendi aramızda kardeşlik duygularımızı pekiştirmeli ve üzerimizde oynanmak istenen oyunları boşa çıkarmalıyız. Son günlerde tırmanan terör olaylarının, Avrupa’da yaşayan bizlerin kardeşlik duygularımızı törpülemesine meydan vermemeliyiz ve provakasyonlara alet olmamalıyız. Bilhassa gençlerimizin duygusal davranarak yanlış yapmalarına imkan tanımamalıyız. Sağduyu ve akl-ı selimle hareket etmeli, olayları geniş çerçevede ele alarak, dar düşünce kalıplarına mahkum olmamalıyız. Peygamber Efendimiz (as)’ın şu mübarek hadis-i şerifinin uyarılarınca hareket etmeliyiz: “(Şu) üç şey kendisinde bulunan kimse, imanının lezzetini tadar: Allah ve Resülünü, başka herşeyden daha çok sevmek, sevdiğini yalnız Allah rızası için sevmek, (iman ederek) cehennem ateşinden kurtulduktan sonra tekrar küfre (inkara) dönmekten ateşten kaçar gibi kaçmak.” (Buhari) Yani hedefimiz, Allah ve Peygamber sevgi ve rızası, kardeşlik ve neticede topyekün dünya ve ahiret saadeti olmalı. Hutbemizi bir ayet-i kerime meali ile noktalarken, insanlığın bütünün kardeşçe yaşayacağı bir dünyanın yeniden kurulmasını Cenab-ı Hakk’ın yüce katından niyaz ediyoruz: “Mümin erkekler ve mümin kadınlar bir birlerinin dostlarıdırlar. İyiliği emreder kötülükten alıkoyarlar. Namazı kılar, zekatı verirler. Allah’a ve Rasulüne itaat ederler. İşte bunlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.“ [9:71]
IGMG İrşad Başkanlığı