CUMA HUTBESİ
Hutbe: Mevlid Kandili
23 Ekim 2020Muhterem Müslümanlar!
Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa ﷺ’in bu dünyayı teşrif edişlerinin yıl dönümünü, önümüzdeki çarşambayı perşembeye bağlayan gece idrak edeceğiz. Ama şunu bilmeliyiz ki, eğer biz Hz. Muhammed Mustafa ﷺ’in hayat ölçülerine ve ilkelerine uymuyorsak, ahlaki umdelerine bigâne kalıyorsak bu günü hakkıyla idrak etmiş olmayacağız.
Çünkü o önce şirk ve küfür gibi sapkın inançları reddetmiş, haksızlıklara karşı sabır ve sebat ederek mücadele etmişti. Bizler, günümüzde onu örnek alarak onun yolunda gitmezsek, bu gecenin anlamını kavramaktan uzak kalırız.
Aziz Kardeşlerim!
Âlemlerin efendisi yüce Peygamberimizin yaşadığı döneme bir bakalım. Şirk bütün gönülleri karartmış, haksızlık hayatın bütün alanlarını kuşatmış, ahlaki değerler alt üst olmuş, akrabalık ve komşuluk bağları koparılmıştı. Zayıfın hak ve hukuku kolaylıkla ihlal ediliyordu. Kadınlara ve kız çocuklarına yapılan muamele insanlık dışına çıkmış, güçlüler güçsüzleri eziyor, emeğin hakkı verilmiyordu. Can, mal, namus ve nesil güvenliği kalmamıştı.
İşte Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed ﷺ, tam da böylesine zulüm ve karanlığın yoğun olduğu ve aydınlığa muhtaç bir zaman diliminde doğdu. O gece, insanlık için yepyeni bir gün başlamış, aydınlık bir devir açılmıştı. Zira inkârın yerini inanç ve iman güzellikleri, cehaletin yerini hak ve hakikat bilgileri, azgınlığın ve sapkınlığın yerini ahlak ve edep ilkeleri aldı.
Kıymetli Müminler!
Kur’ân-ı Kerîm’in ifadesiyle, “âlemlere rahmet olarak gönderilen”[1] Hz. Peygamber; sapıklık, putperestlik ve hurafelerle kararan dünyayı Kur’an’ın nuruyla aydınlatıyor; insanlığı yalnızca, tek olan Allah’a kulluk etmeye çağırıyordu. Bu çağrıyı kabul edenlere, sözün doğrusunu söylemeyi, emanete riayet etmeyi, akrabalık bağlarını korumayı, komşularla iyi geçinmeyi ve kan dökmekten sakınmayı emrediyordu.
Zina yapmaktan, yalan söylemekten, yetim malı yemekten, haksız kazanç sağlamaktan, namuslu insanlara iftira etmekten uzak durmayı emrediyor; insanları tüm varlığın yegâne sahibi olan Rabbimize ibadet etmeye, herkese iyilik yapmaya, toplumsal sorumluluklarını yerine getirmeye davet ediyordu.
Böylece o, 23 yıllık peygamberlik hayatı boyunca; şirkin yerine tevhidi, zulmün yerine adaleti, düşmanlık ve ayrılığın yerine kardeşlik ve dayanışmayı getiriyordu. Kan davası, gasp, soygun, şiddet, intikam, kin, içki içmek, kumar oynamak, hırsızlık, haksız kazanç sağlamak, yalan söylemek, gıybet etmek, çekememezlik ve koğuculuk gibi fert ve toplumun huzurunu bozan davranışlarla mücadele ediyordu.
Değerli Cemaat!
İçerisinde yaşadığımız dönemde de haksızlık ve zulümlerin kol gezdiği coğrafyaların varlığından, basın yayın ve medya yoluyla haberdar olmaktayız. İnsanlar yurtlarını terk edip, aç biilaç yabancı memleketlere iltica etmek durumunda kalıyorlar. Bireyselleşme insanları sadece kendi menfaatini gözeten, toplumsal sorumluluktan kaçan egoist fertler hâline getiriyor. Sekülerleşmenin sonucu olarak, cemiyet hayatında ahiret gündemden tümüyle düşüyor ve nesiller dünyaperest hâle getiriliyor. Kısacası, cahiliye dönemini andıran çılgın bir çağda yaşıyoruz. Hz. Peygamberimiz ﷺ vasıtasıyla insanlığa hatırlatılan zaman ve mekân ötesi ilke ve değerlere, bu devirde ihtiyacın cahiliye döneminden daha az olmadığına şahit oluyoruz.
Muhterem Kardeşlerim!
Şu ayet ve arkasından okuyacağım şu hadis, mevlidin bizim için ne anlam ifade etmesi gerektiğinin en açık ifadesidir. “Andolsun, size içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir, size çok düşkündür, müminlere karşı şefkat ve merhamet doludur.”[2]
“Şüphesiz ki sözlerin en doğrusu Allah’ın kitabıdır ve yolların en güzeli de Muhammed (s.a.v.)’in yoludur. İşlerin en şerlisi sonradan çıkarılanlardır ve her sonradan çıkarılan bid’attir. Her bid’at dalalettir ve her dalalet de ateştedir.”[3]
[1] Enbiyâ suresi, 21:107
[2] Tevbe suresi, 9:128
[3] Nesâî, Sünen, Îdeyn, 22, H. No: 1578