CUMA HUTBESİ
Hutbe: Mazlumu ve yetimi kardeş bilmek
17 Ağustos 2016Muhterem Müslümanlar!
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Vedâ hutbesinde sadece Müslümanlara değil, aynı zamanda tüm insanlığa şu vasiyette bulunmuş ve insanlığın bir aile olduğuna vurgu yapmıştır: “Ey insanlar! Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Âdem’in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi; kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahın da kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah’tan korkmaktadır. Allah yanında en kıymetli olanınız O’ndan en çok korkanınızdır.”[1]
Peygamber Efendimiz’in bu vasiyetini Hz. Ali (r.a.) efendimiz de, “Ya dinde kardeş ya da insanlıkta eştir.” şeklinde yorumlamıştır. Hem Efendimiz’in vasiyeti hem de Hz. Ali’nin yorumu hiç kimseyi ötekileştirmemekte; aksine ortak bir yön aramaktadır. O hâlde, tüm insanlara bu perspektiften yaklaşmak bizim görevimizdir. Hele bu insan bir de mazlum olursa, ihtiyaç sahibi olursa, yetim ve öksüz olursa sorumluluğumuz daha da ağırlaşmaktadır. Müslümanlar için mazlumun, ihtiyaç sahibinin dininin de, ırkının da, renginin de önemi yoktur!
Muhterem Cemaat!
Öte yandan, yetimliği çok iyi bilen Efendimiz ümmetine yetimlere sahip çıkmayı tavsiye etmiştir ve şu müjdeyi vermiştir: “Kim Allah rızası için bir yetimin başını okşarsa, elinin dokunduğu her saç sayısınca iyilik yazılır. Kim yanında bulunan yetim erkek veya kız çocuğuna iyi davranırsa, Ben ve o kimse (şehadet ve orta parmağını birleştirerek) cennette şu ikisi gibi kardeşiz.”[2]
İşte biz, Efendimiz (s.a.v.)’in bu müjdesine nail olabilmek, Allah’ın rahmetini kazanabilmek için yetimlere sahip çıkmalıyız.
Değerli Müminler!
İnsanı yeryüzüne halife olarak tayin eden Yüce Allah, Mâide suresinin ikinci ayetinde, “İyilik (birr) ve takva üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayın, Allah’tan korkun. Çünkü Allah’ın azabı çetindir.”[3] buyuruyor. Unutmayalım! Yardımlaşma ve paylaşma adına ortaya koyduğumuz bilinçli eylemlerimizle bir taraf oluyoruz. Diyoruz ki: Bizler mazlumun, mağdurun, yetimin yanında; zalimin ve gaddarın ise karşısındayız. Yani tarafımız ezilenlerin, yardıma ihtiyaç duyanların yanında, yetim ve öksüzlerin safında olacaktır.
Kur’ân-ı Ker’im’de namazın kılınmasının emredildiği ayetlerin arkasından zekâtla ilgili ayetlerin geldiğini görüyoruz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bizleri yarım hurmayla da olsa sadaka vermeye teşvik etmiştir. Hatta yardımlaşmak, paylaşmak için elinde hiçbir şeyi olmayanlara “Müminin mümine gülümsemesi sadakadır.” diyerek gülümsemenin dahi vermek, paylaşmak, yardımlaşmak olduğunu öğretmiştir.
Kıymetli Kardeşlerim!
Sizler Elhamdulillah her daim mazlum ve mağduru, yetimi kardeş bildiniz; onların acılarını paylaşıp, gözyaşlarını sildiniz. Allah sizlerden razı olsun ve bizleri mustazafların yardımına koşmakta daim kılsın!
[1] Şuabu’l-Îmân, 7/162, H. No: 4774
[2] Ahmed b. Hanbel, Müsned, H. No: 21575
[3] Mâide suresi, 5:2