CUMA HUTBESİ
Hutbe – Hicri Yılbaşı, Muharrem Ayı ve Aşure Günü
18 Ocak 2008Muhterem Müslümanlar,
Peygamber Efendimiz(as)’ın Mekke’den Medine’ye göçtüğü tarihi esas alan hicri takvimimizin başlangıç ayı muharrem ayıdır. Dolayısı ile muharrem ayı aynı zamanda Müslümanların yılbaşıdır. Bundan dolayıdır ki, muharrem ayı İslam tarihinde müstesna bir yere sahiptir. Muharrem ayının onuncu gününe de “aşure günü” denilir. Peygamber efendimiz (as), muharrem ayına çok değer vermiş ve “Ramazan orucundan sonra en fazîletli oruç, Allah’ın değer verdiği ay olan muharrem ayında tutulan âşûrâ orucudur” (Müslim, Sıyam, 38. No:202) buyurmuş, bizatihi kendisi de bu ayda oruç tutmuştur.
Değerli kardeşlerim,
Muharrem ayı ve bu aydaki güzel ameller hakkında bulunan rivayetlerde, bu ayın önemine dikkatlerimiz çekilmiştir. Örneğin Hazreti Aişe (ra) validemizden rivayet edilen bir hadis-i şerifte, “İslam gelmeden önce, Mekke halkı “âşûrâ” gününde oruç tutar, Peygamberimiz (as) da aynı orucu tutardı. Mekke’den Medine’ye hicret buyurduktan sonra da aynı orucu tutmaya devam etmiş, bu defa Müslümanlara da aynı orucu tutmalarını tavsiye buyurmuştur.” (Buhârî, Savm, 69. II, 251. Müslim, Sıyam, 19 No:128) Ramazan ayı orucu farz kılınınmasından sonra da Efendimiz (as)’ın tavsiyesi gereği aşure orucu sünnet bir oruç olarak tutulmaya devam etmiştir. (Buhârî, Savm, 69, II, 251) “Âşûrâ orucu” ismi verilen bu oruç, muharrem ayının onuncu günü tutulabilir, ama sünnet olan, muharrem ayının dokuzuncu veya onbirinci gününü de katarak bir gün öncesi veya sonrası ile iki günü oruçlu geçirmektir. (Tirmizî, Savm, 50. III, 128)
Aziz kardeşlerim,
Muharrem ayının ehemmiyeti sadece hicret olayından dolayı da değildir. İnsanlık tarihinde yaşanmış birtakım hadiseler var ki, onlar da bu aya önem kazandırmıştır. Bu cereyan eden olaylar hakkında bize kadar ulaşan rivayetlere göre, Hz. Adem (as)’ın cennetten yer yüzüne indirilmesi, Hz. Nuh (as)’ın tufandan kurtulması, Hz. Musa (as) ve O’na iman eden müminlerin, Firavun’un zulmünden kurtulmaları gibi, insanlık tarihinde her biri birer dönüm noktası sayılabilecek bir çok önemli olay yine bu ayda vuku bulmuştur. İslam tarihi açısından son derece özel bir yeri olan Hz. Hüseyin (ra) efendimiz’in Kerbela’da şehit edilmesi olayı da yine muharrem ayının onuncu gününde vuku bulmuştur. Bilinen bir gerçektir ki, sevgili Peygamberimiz (as)’ın çok sevgili torunu Hz. Hüseyin (ra) efendimiz, o dönemde cereyan eden çirkin siyasî kargaşa ve çatışmalar neticesinde, acı bir şekilde aç ve susuz bırakılarak öldürülmek suretiyle şehid edilmiştir. Bu ciğer dağlayan ve acısı halen ilk günkü gibi devam eden üzücü olay, hem Hz.Peygamber ailesini “âl-i beyti”ni hem de Peygamber ve ehl-i beytini seven mü’minleri üzüntüye boğmuş ve asırlardır Ümmet-i Muhammed’in gönlünde silinmez izler bırakmıştır.
Değerli kardeşlerim,
Geçmişte yaşanmış ve telafisi bu gün mümkün olmayan böyle acı faciaları doğru bulmak mümkün değildir. Ancak, böyle müessif olayları unutmayarak hatırlamamız, dersler ve ibretler almamız gerekir. Hz. Hüseyin(ra)’in Kerbela’da şehid edilmesi olayı, bütün Müslümanları derinden sarsan ve kedere boğan son derece acı bir tecrübedir. Böylesi acı olaylar karşısında, sağduyulu hareket etmek, Allah ve Peygamber sevgisi etrafında kenetlenmek ve İslam dininin kardeşliğe vermiş olduğu ehemmiyete binaen, kardeşliklerimize halel getirecek tutum ve davranışlardan uzak durmak bugün en önemli görevimizdir. Hz. Peygamberi, O’nun aile fertlerini ve arkadaşlarını sevmek hepimizin ortak heyecanı olmalıdır. Aynı şekilde Müslümanların birbirlerini sevmeleri ve birbirlerine merhamet etmeleri de üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir konudur. İşte bu gün bile geçmiş bu acı tecrübelerden ibret alamamışız ki, Müslümanlar olarak birbirimizin gırtlağına sarılmakta, oluk oluk müslüman kanı akıtmaktayız, mal ve canlarımıza zarar vermekteyiz. İyi bilelim ki, geçmişten dersler almadığımız, yüce dinimiz İslam’ın bize öğrettiği din kardeşliği sevgi ve saygısında bir araya gelmediğimiz ve bu suretle düşmanlarımızın oyununu bozmadığımız sürece, huzurlu bir dünya hayatı yaşayamayız, birlik ve beraberliğimizi muhafaza edemeyiz; mevcut kaos ortamından kurtulamayız. Bir muharrem ayı ve aşure gününde bizlere bunları tenbih ederek ibret almamıza vesile olacak bir ayet mealiyle hutbemizi bitirmek istiyoruz: “Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.” [3:103]
IGMG İrşad Başkanlığı