CUMA HUTBESİ

Hutbe – Hicri Yılbaşı

30 Kasım 2010

Muhterem müminler!

İslam davetinin ilk dönemlerinden başlayarak devam eden tebliğin, Müslümanları devlete ulaştıran kilometre taşlarından birisi de Hicret hadisesidir. Hicret, Peygamber Efendimiz (sav)’in Mekke’den Medine’ye göçmesi olayının adıdır. Hicret’e, alelade bir ikamet adresi değiştirmek gibi bakmamak gerekir. Hicret, İslam tarihinde bir çağın kapanıp bir çağın açıldığı olaydır. Hicret, adaletin, huzurun, insan haklarının, maddi-manevi zenginliklerin artırılarak insanlık onurunun korunacağı, insana insan olma şerefinin yeniden bağışlanacağı günlerin müjdecisi olan tarihtir.

Muhterem kardeşlerim!

Son peygamberini insanlığın kurtuluşu için gönderen Rabbimiz, evvela Resulünden hak dine gizli davet etmesini istemiş, daha sonra açıktan açığa tebliğe başlamasını emretmiş ve böylece dünyaya hak mesaj yayılmaya başlamıştı. Her peygamberin tebliğinde olduğu gibi, Peygamber Efendimiz(SAV) de müthiş bir karşı çıkışla karşı karşıya geldi. Uzun işkence ve protesto yıllarının ardından Mekkeli müşrikler, tebliğ ve davetine mani olamadıkları İslam Peygamberini, yok etme kararını aldılar. Bunu Kur’an-ı Kerim şöylece beyan ediyor: Ve hani bir zamanda o kâfirler, seni tutup bağlamaları veya seni öldürmeleri veya seni çıkarmaları için sana tuzak ve hile hazırlıyorlardı. Ve onlar hilede bulunurlar. Allah Teâlâ da hileleri bozar ve Allah Teâlâ hileleri bozanların en hayırlır.” (Enfal Suresi, [8:30]) Herkes plan yapar ama, Allah da plan yapar ve kurulan tuzakları bozar. Müşriklerin kurmuş olduğu tuzaklar da Medine’de parlayan İslam meş’alesiyle bozuldu. Ölüm kararının alındığı miladi 622 senesinin bir sıcak gününün gecesinde Mekke tebliğ dönemi sona ermiş, artık Yesrib’in “Medine-i Münevvere” olacağı çağa geçilmiş oldu. 

Muhterem kardeşlerim!

Mekke’de on üç sene süren zorlu davet döneminde İslam ve onun peygamberi uğrunda sergilenen fedakarlık örnekleri, Hicret gecesinde de sergilendi. Örneğin, Hz. Ali (ra) efendimiz, bir gül bahçesine girercesine belki de biraz sonra hayatından olabileceği ölüm yatağına; yani Efendimiz’in yatağına yatarak, dini uğrunda en büyük fedakarlık örneğini sergiledi. Hz. Ebu Bekir (ra) efendimiz, hem canını, hem malını, hem oğlunu hem de kızını hicret gecesi Efendimizin emrine vererek her zamanki cesaret ve fedakarlığını ortaya koydu. Kendi canından ziyade Efendimiz’in hayatı hakkındaki endişesi Kur’an’ımızda şöylece ebedileşti: “Eğer siz O’na yardım etmezseniz muhakkak ki, Allah Teâlâ O’na yardım etmiş“tir. O zaman ki, kâfirler O’nu çıkarmış“lardı. O ikinin biri bulunuyordu. O ikisi mağarada bulunduklarıra, o vakitte ki, refikine diyordu: ‘Mahzun olma, ş“üphe yok ki Allah Teâlâ bizimle beraberdir.’ Artık Allah Teâlâ O’nun üzerine sekîneti indirdi ve bunu da görmediğiniz askerlerle teyid buyurdu ve kâfir olanların sözünü alçalttı. Allah Teâlâ’nın kelimesi ise, o en yüksektir. Ve Allah Teâlâ azîzdir, hakîmdir.” (Tevbe Suresi, [9:40]) Allah Peygamberini yalnız bırakmadı ve müşrikleri hüsrana uğrattı.

Değerli kardeşlerim!

Hicret gibi bir büyük tarihi olayı bir hutbe çerçevesinde anlatmak zordur. Bunun içindir ki, Müslümanlar her sene hicri yılbaşı kutlamalarını çalışma programlarına alarak enine boyuna hicretin önemini kavramaya ve verdiği mesajları anlamaya çalışmalıdırlar. Bir hicri yılbaşını daha idrak ettiğimiz bu günümüzde, kan ve göz yaşının sel olup aktığı İslam dünyasını en kısa zamanda yeniden hicretle sahabenin elde ettiği mutlu neticelere ulaştırmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ederken, bütün İslam aleminin yeni hicri yılını tebrik ediyor ve hayırlara vesile kılmasını Rabbimiz’den niyaz ediyoruz.

IGMG İrşad Başkanlığı

PHP Code Snippets Powered By : XYZScripts.com