CUMA HUTBESİ

Hutbe: Engellilere engel olmayalım

12 Nisan 2013

Muhterem Müslümanlar,

Hayat rehberimiz Kur’an-ı Mübîn, insanları muhatap alırken engelli ya da engelsiz hiçbir ayırım yapmaz, o her insanın felahını amaçlar. Rabbimizin indinde insanların değeri ancak takva ile ölçülmektedir. Bununla birlikte, Allah Teâlâ (c.c.) bedenen veyahut zihnen bir engeli olan insanların sorumluluğunu hafifletmekte, bazı konularda ise onları sorumlu dahi tutmamaktadır. Engelli ve engelsiz insanların arasında bunun dışında hiçbir fark yoktur. Fakat toplumsal hayatta engelli insanlar ne yazık ki zaman zaman farklı muamelelere maruz kalmışlardır. Hâlbuki hangimiz aklımızın veya bedenimizin bedelini ödeyerek onu garanti altına alma güç ve iradesine muktediriz ki, kendimizde, bir başka insan hakkında şu veya bu yargıda bulunma hakkı görüyoruz?

Değerli Kardeşlerim,

Zihin ve beden sağlığı, Rabbimiz tarafından biz insanlara bahşedilen muazzam bir lütfudur, nimettir, karşılıksız bir hediyedir. Hediye eden ister verir, ister vermez; veyahut isterse verdiğini geri alır. O’nun ne yüce zatında, ne de yaptıklarında bir kusur vardır; fakat insanın hem yaptıklarında, hem de düşündüklerinde kusurlar ortaya çıkabilir. Örneğin bir ailede engelli bir yavrunun doğmasının musibet olarak görülmesi gibi. Bu durumun bir kusur olarak görülmesi ancak bizim ona bakış açımız dolayısıyladır. Çünkü engelli yavruların ve onların anne ve babalarının ahirette ne gibi ödüller alacaklarını düşünmeden böyle davranmaktayız. Engelli insanların, diğerleri için ibret alınması gereken örnekler olduğunu, onların terbiyelerine vesile olduklarını ve böylelikle toplumun eğitildiğini unutmamalıyız. Engelli kardeşlerimiz, engeli olmayanlar için Allah’ın kendilerine ihsan ettiği nimetlerin kıymetini bilmelerine vesiledirler. Allah’ın yaptığı her şeyde hikmetler saklıdır.

Bakın Abese suresinin ilk âyet-i kerimelerinde, kör bir insan ile Peygamberimiz arasında geçen bir hadise anlatılarak, engelli insanlara karşı dikkatli davranmamız gerektiğini Rabbimiz bizlere nasıl bildiriyor: Yüzünü ekşitti ve geri döndü. Âmânın kendisine gelmesinden ötürü. Belki o temizlenecek, yahut öğüt alacak da o öğüt ona fayda verecek. Kendini (sana) muhtaç görmeyene gelince, sen ona yöneliyorsun, oysa ki onun temizlenip arınmasından sen sorumlu değilsin. Fakat koşarak sana gelen ve (Allah’tan) korkarak gelenle, sen onunla ilgilenmiyorsun.“ (Abese suresi, 80:1-10) Bu ayetteki kör sahabi Abdullah bin Ümmi Mektûm (r.a.)’dır. Kendisi hakkında bir hanım sahabenin şöyle dediği rivayet olunur: Bize ilk hicret eden kimseler Mus’ab bin Umeyr ile İbn Ümmi Mektûm’dur. Bunlar (Medine’de) halka Kur’an öğretiyorlardı.” (Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr, 46) Aynı zamanda görme özürlü olan bu sahabe, Bilâl-i Habeşî (r.a.) ile birlikte müezzinlik yapmıştır ve cemaate namaz kıldırmıştır.

Muhterem Müslümanlar,

Engellilere karşı eğer farklı muamelede bulunacak isek, bu ancak onların ve ailelerinin hayatlarını kolaylaştırmak ve yüklerini hafifletmek şeklinde olmalıdır. Topluma örnek olması gereken biz Müslümanlar onlarla aynı mekânları paylaşmaya gayret göstermeli. Eğer aralarında bir engelli bulunan tanıdığımız aileler var ise, onlara acıyarak değil, güç ve sabırlarından dolayı imrenerek bakmalıyız. Onlar için yapabileceğimiz bir şey varsa, sorup öğrenmeli ve en önemlisi toplum tarafından dışlananları elimizden geldiği kadar sevindirmeye, topluma kazandırmaya ve dahası engellilere engel olmamaya çalışmalıyız.

IGMG Irşad Başkanlığı

PHP Code Snippets Powered By : XYZScripts.com