CUMA HUTBESİ
Hutbe – Dengeli ve tutarlı olmak
26 Ekim 2010Muhterem mü'minler,
Mukaddes dinimiz İslam, gerek dünya işlerinde, gerekse ahiret işlerinde her çeşit sivrilik ve aşırılığı hoş görmemiştir. Dengeli bir hayat ve dengeli bir düşünce dünyasına sahip olmamızı arzulamıştır. Bütün insani ilişkilerde de bu dengenin özenle korunmasını istemiştir. Rabbimiz, Bakara Suresi'nde; “Böylece sizler insanlara birer şahit (ve örnek) olasınız ve peygamber de size bir şahit (ve örnek) olsun diye sizi mutedil bir ümmet kıldık” (Bakara Suresi, [2:143]) buyurarak buna işaret buyurmuştur. Buradaki mutedil ümmetten maksadın aşırılıklardan korunarak inancında, ahlakında, her türlü tutum ve davranışlarında, insani ilişkilerinde doğruluk ve dürüstlükten ayrılmayan; ölçülü, adaletli, uyumlu bir topluluğun oluşmasıdır. Peygamber Efendimiz (sav) ise aynı hususu şu mübarek sözü ile beyan etmiştir: ” Muhakkak ki, sizden öncekiler dinde aşırı gitmelerinden dolayı helak olmuşlardır .” (Müslim, İlim, 47)
Aziz kardeşlerim,
Aile ve sosyal yaşantımızda ve her türlü ilişki ve davranışlarımızda bu ölçülü ve tutarlı olma halini muhafaza etmeliyiz. Allah'ın emirleri çerçevesinde ölçülü ve tutarlı bir hayat yaşama gayretinden vazgeçmemeliyiz. Değer verdiğimiz şeylere, gönlümüzde büyüttüğümüz hislere, gerektiği kadar bağlanmalıyız. “Sevdiğini ölçülü sev, belki bir gün düşmanın olabilir. Kızdığına da ölçülü kız, belki bir gün dostun olabilir” (Tirmizî, Birr ve's-Sıla, 60) buyuran Peygamber Efendimiz (sav), işte bütün bunlara dikkatimizi çekmiştir. Genel olarak her insan, kendince hoş olan şeyleri sever Elbette böyle bir şey son derece normal bir durumdur Fakat bu sevgi, dinin ve aklın meşru sınırlarını aşar, haklıyı haksız gösterecek kadar ileri giderse, o zaman zulme çanak tutan zalim bir sevgi olur çıkar Nitekim Peygamber Efendimiz (sav), Ebu Zer-i Gıfari (ra)'e, “Bir şeyi aşırı sevmen, seni kör ve sağır eder” buyurmuşlar ve sevgide aşırılıktan men buyurmuşlardır. Elbette bir insan, kendi yakınlarından başlamak üzere, bütün insanları sevmeli, onlarla yardımlaşma ve dayanışma içinde olmalı; bu durum dinimizce makbul bir tutumdur Ancak bu durum onu, beraber oldukları insanların bir kısım haksız olan işlerini de hoş görmeye sevketmemelidir. Çünkü sevme, hoşlanma ve taraftar olma gibi duygular, meşru yönde olabilecekleri gibi, gayri meşru yönde de olabilirler.Yüce kitabımız, bu gerçeği, şu şekilde beyan buyuruyor: “Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz, sizi adaletsizliğe itmesin. Adil olun. Bu, Allah'a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” (Maide Suresi, [5:8])
Muhterem kardeşlerim,
Aslında akıl, mantık ve muhakemeden uzak bir tutkunun ardından koşulmasını kabul etmez. Ne var ki, insanların gönül dünyasını mesken tutan ve onları bir yerlere sürüklemeye başlayan kimi arzular, ileri safhada insan zihninde derin izler bırakır ve onları bilinçsiz bir kuru taassubun içine çekerler. Böyle bir şeye vurgun ve tutkun hale gelen insanlar, bir de onların etrafında bir felsefe geliştirerek, bu tutkuları savunmaya kalkışırlarsa artık o taassuptan kurtulma imkanları kolay olmaz. Böyle tutkuların hakim olduğu bir toplumda ancak itişip kakışmalar söz konusu olur. En büyük sevgi ve saygı ancak kendisine kulluk edilen bir mabuda, gösterilir Allah'ı severcesine sevilen şeyler, ne olursa olsun, mabut yerine konulmuş olur. İşte böyle bir sevginin neticesi Müslüman'ın imani açıdan tehlikeye düşmesidir. Bundan sakınmalı ve yukarda dile getirilen şu Peygamber uyarısını unutmamalıyız: “Dinde aşırılıktan sakınınız. Muhakkak ki sizden öncekiler dinde aşırı gitmelerinden dolayı helak olmuşlardır.” (Müslim, İlim, 47)
IGMG İrşad Başkanlığı