CUMA HUTBESİ
Hutbe – Allah’ın rızasını kazanmak
01 Ocak 2011Muhterem kardeşlerim,
Yüce yaratıcı, insanı en büyük gayeyi ve en mükemmel nimeti elde etmesi için yaratmıştır. Bu gayeyi elde etme isteği, onun yollarını araştırması ve o yollara tabi olması, insanı insan yapar. Bir insan ve bir Müslüman olarak gayemiz ve eksiksiz tek nimet, Allah’ın bizden razı olmasıdır. Allah’ın hoşnutluğuna talip olmak genelde her insanın görevi olmasına rağmen, bu gayeden habersiz yaşayan insanlara üzülmemek elde değil. Fakat Allah’ın rızasına ulaşma konusunda gayeye en yakın olan Müslümanlar da zaman zaman bu gayeden sapma gösterebiliyorlar. Bir daha yineliyoruz ki, Allah’ın rızasına erişmek, bir Müslüman’ın yegane hedefidir ve hedefi olmalıdır. Bu hedefe giderken kullarını yalnız bırakmayan Rabbımız, kendi rızasına ulaşabilmeleri için onlara takip edilecek yol ve ölçüleri de beyan buyurmuştur.
Aziz kardeşlerim!
Rabbimizin kullarından hoşnut olması, elbetteki O’nu razı edecek şeyleri yerine getirmekle mümkün olacaktır. Allah’ın rızasına götürecek amelleri de yine Rabbimiz kendisi Kur’an-ı Kerim’inde şöylece haber veriyor: “İman edip sâlih ameller işleyenlere gelince, halkın en hayırlısı da onlardır. Onların Rableri katındaki mükâfatları, zemininden ırmaklar akan, içinde devamlı olarak kalacakları Adn cennetleridir. Allah kendilerinden hoşnut olmuş, onlar da Allah’tan hoşnut olmuşlardır. Bu söylenenler hep Rabbinden korkan (O’na saygı gösterenler) içindir.” (Beyyine Suresi, [98:7-8]) Allah (cc), bu ayet-i kerimelerde, evvela iman ederek güzel ameller yapan kullarının insanların en hayırlıları olduğunu ve bunların layık olduğu nimetleri sayıp döktükten sonra bu nimetlerin en büyüğü olan rızasını da bu kullarına nasip edeceğini müjdeliyor, en sonunda da bütün bunlara kavuşacak kullarının kendisinden “saygıyla korkanlar” olacağını haber veriyor. İman, Allah rızasını kazandıracak şeylerin başında gelir. Allah’ın yapılmasını arzuladığı bazı ameller vardır ki onlara “salih ameller” denilir. İbadetler, güzel ahlak çeşitleri, çalışma ve güzel davranışlar hep salih amellerdir. Dolayısıyla insan, Kur’an-ı Kerim’de doğrudan veya dolaylı olarak doksandan fazla yerde geçen “İman edip salih amel isleyenler…“ kategorisine dahil olmalıdır. Ameller ise, ihlasla birleşirse salih amele dönüşürler. İhlas, yapılacak işin ancak Allah rızası gözetilerek yapılmasıdır. Allah’ın dışında her kim ve ne olursa olsun bir başkasının hoşnutluğunu ve beğenisini kazanmak için yapılan ameller asla salih ameller değildir. Niyet bozuk olursa, yapılan işler de bozuk olur. Bozuk niyetle yapılan amele Cenab-ı Hak, ne iltifat eder, ne de karşılık verir. İşte bundan dolayı da yukardaki ayetlerin son cümlesinde Rabbimiz: “Bu söylenenler hep Rabbinden korkan (O’na saygı gösterenler) içindir.” buyurmuştur. Dolayısı ile Allah’ın rızası ancak iman, güzel amel ve ihlas ile elde edilebilir. Kur’an-ı Kerim’le de sabit olduğu gibi, inanan, en güzel amelleri riyasız yerine getiren ve herbirisi birer samimiyet nümunesi olan insan nesli, sahabe-i kiram olmuştur. Onlar hakkında Rabbimiz: “Andolsun, Allah, sana o ağacın altında biat ederlerken mü’minlerden razı olmuştur“ (Fetih Suresi, [48:18]) buyurarak iltifat buyurmuştur.
Öyle ise değerli kardeşlerim!
Şu kısa ömür sermayemizle, sonsuz nimetlere, daha da önemlisi Allah’ın rızasına bizi kavuşturacak imanımıza sahip çıkmalı, iman fidanımızı güzel amel suyu ile sulamalı, ihlas mahfazasında korumaya almalıyız. Yolumuzu aydınlatacak düsturumuz da şu ayet-i celile olmalıdır: “Ve onlar Rablerinin yüzünü (hoşnutluğunu) isteyerek sabrederler, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak ederler ve kötülüğü iyilikle savarlar. İşte onlar, bu yurdun (dünyanın güzel) sonucu (ahiret mutluluğu) onlar içindir.“ (Ra’d Suresi, [13:22])
IGMG İrşad Başkanlığı