CUMA HUTBESİ
Hutbe: Allah Zalimleri Sevmez
04 Temmuz 2019Muhterem Müminler!
Zulüm kelimesinin birçok anlamı vardır. Mesela; belirlenmiş sınırları çiğnemek, haktan batıla sapmak, kendi hak alanının dışına çıkıp başkasını zarara sokmak, rızasını almadan birinin mülkü üzerinde tasarrufta bulunmak zulümdür. Zulüm kavramı özellikle de “güç ve otorite sahiplerinin sergilediği haksız ve adaletsiz uygulamalar” için kullanılır. Kur’ân-ı Kerîm’de ise 200’den fazla yerde zulüm kavramı “küfür, şirk, Allah’ın hükümlerini çiğneme, günah işleme, beşerî ilişkilerde haksızlığa sapma” anlamlarında zikredilir.[1]
İnsanlık tarihinde zalimler de mazlumlar da hep olagelmiştir. Tarih kitaplarını okuduğumuz zaman, kanımızı donduran katliamların göz kırpmadan nasıl da gerçekleştirildiğini öğrendiğimizde şaşırıp kalırız. Esasında insanın vicdan, adalet, hakkaniyet, kul hakkına riayet, kardeşlik gibi erdemlerden mahrum olunca ne denli yıkıcı bir zulüm makinesine dönüştüğünün ibretlik kanıtıdır bunlar. Ve bu zulümler maalesef çok eski zamanlardaki örnekleriyle sınırlı kalmamıştır. 1940’lı yıllarda şahit olunan ve farklı etnik kökene sahip birçok insanı din inanç milliyet cinsiyet ayırımı gözetmeksizin birçok masum insanı hedef alan soykırımın üzerinden daha bir asır bile geçmemiştir. Bugün Doğu Türkistan’da veya Myanmar’da işlenen zulümler, yakın geçmişte sömürgeci devletlerin Afrika ve Hint kıtasında yaptıkları da hepimizin malumudur.
Değerli Kardeşlerim!
Bunların yanında, bugün yaş itibarıyla genç sayılabilecek olanlarımızın bile rahatlıkla hatırlayabileceği gibi yakın bir geçmişte Bosna’da Srebrenitsa katliamı gerçekleşmiştir. Bu bir soykırımdır. Gelecek perşembe günü bu soykırımın 24. yıl dönümünü üzüntüyle, acıyla ama nefretle tekrar hatırlayacağız. Acılar yeniden tazelenecek. Anneler yine mezarları başında evlatları, kocaları, yakınları için gözyaşları dökecekler.
11-17 Temmuz 1995 tarihlerinde, Avrupa’nın ortasında ve insanlığın gözü önünde Birleşik Milletler Güvenlik Konseyi tarafından Srebrenitsa güvenli bölge ilan edilmişti. Akabinde Hollandalı Barış Gücü Askerleri tarafından korunan Srebrenitsa’daki Potaçari kampında, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük katliam gerçekleşti. En son tespit edilen rakamlara göre, üç günde 8.325 Bosnalı Müslüman katledildi. Bütün dünya bu vahşete sessiz kalarak o gün vicdanını kaybetmiştir. Birleşik Milletler güvenilirliğini yitirmiştir. İnsan hakları evrensel beyannamesi gibi sözleşmelerin sadece kâğıt üzerinde kaldığı, evrensel hiçbir bağlayıcılığının ve yaptırımının olmadığı bir kez daha ortaya çıkmıştır. Masum çocuklar, yaşlı dedeler, nineler, savunmasız kadınlar o gün gözü dönmüş insanlık düşmanı katil ve canilerin ölüm kusan silahlarından çıkan kurşunların hedefi olarak katledildiler. Bir kısmı da diri diri toplu mezarlara gömüldüler. Dünya bu mazlumların çığlığına kulak verip yardımına koşacağına sonu gelmez toplantılar ve etkisiz kınama açıklamalarından öteye geçemedi. Ve insanlık bir kez daha Srebrenitsa’da öldü.
Bu türlü vahim olayların tekrarlanmaması için hepimiz ahlak, adalet, merhamet ve vicdan sahibi insanlar olarak duyarlı ve organize olmaya mecburuz, ortak bir tavır geliştirmek durumundayız.
Değerli Müslümanlar!
Tarihte işlenmiş olan bu cürümleri lanetlerken ve geçmişte yaşadığımız kayıplara üzülürken, kıyamet gününde bunların hesabı verileceğini asla unutmamalıyız. Yüce Mevlamızın ifadesiyle “Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah onları ancak, gözlerin dehşetle bakakalacağı bir güne erteliyor.”[2] Aynı zamanda Müminler olarak hiçbir zaman zulme zulüm ederek karşılık vermeyiz. Bu konuda Resul-i Ekrem Efendimiz ﷺ’in şöyle buyurduğu rivayet edilmektedir: “Zulmetmeyin! Yoksa dua ettiğinizde Allah duanızı kabul etmez, kendisinden yağmur istediğinizde size yağmur göndermez, yine kendisinden yardım istediğinize size yardım göndermez.”[3]
Rabbimiz bizleri her zaman mazlumların yardımına koşan ve zulmün yerine adaleti tesis eden kullarından eylesin.
Not: Bundan 10 yıl önce Almanya’nın Dresden şehrinde Merve el-Şerbini isimli bir kardeşimiz İslam düşmanı bir ırkçı tarafından, parkta oynayan çocuğunun yanında hakaretlere uğradıktan sonra mahkemede aynı kişi tarafından vahşi bir biçimde küçük oğlunun gözleri önünde bıçaklanarak şehit edilmişti. Bu elim olay esnasında Merve’nin üç aylık hamile olması ve eşi de buna müteakiben katil tarafından ağır yaralandıktan sonra polis memuru tarafından yanlışlıkla vurulması olayın vahametini pekiştirmiştir. Bu vesileyle Merve el-Şerbini kardeşimizi bir kez daha rahmet ile anarken bu davayı unutmadığımızı, unutturmayacağımızı ve olayın takipçisi olmaya devam edeceğimizi özellikle belirtmek isteriz. Allah bütün geçmişlerimize rahmet eylesin.
[1] Mustafa Çağrıcı, DİA, c. 44, s. 510
[2] İbrâhim suresi, 14:42
[3] Taberânî: El-Mucem El-Evsat (Bkz. El-Heytemî: Mecma’u z-Zevâid, 5/235)