CUMA HUTBESİ
Hutbe: Allah Sevgisi ve Allah’ın Kulu Sevmesi
30 Ağustos 2018Muhterem Müminler!
Bizi yaratan ve içinde bulunduğumuz evreni bize hizmetkâr kılan Rabbimiz sevilmeye ve hürmete en layık olandır. Çünkü bize dünyadan ve ahiretten daha kıymetli olan imanı nasip etmiş, bizi günde yirmi yedi binden fazla kez nefes alıp vermek suretiyle sağlıklı kılmış, bize akıl vermiş, Kur’ân-ı Kerîm göndermiş ve her sahada örnek olan bir peygamber göndermiştir. Ayrıca biz müminler için, iman üzere ölürsek ebedî cennet hazırlamıştır. İşte bütün bu nimetleri veren elbette sevilir. Bir kul Allah’ı seviyor ve sevgisini sâlih amellerle buluşturuyorsa, Allah da o kulu seviyor demektir. Eğer biz Allah’ın bizi sevmesini istiyorsak, Allah ise Kur’ân-ı Kerîm’inde kimleri sevdiğini bildirmişse bizlerin de Allah’ın bildirdiği kimseler gibi olmamız gerekir. Bunun başında ise Rabbimizin belirttiği gibi, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e uymak gelir: “De ki eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah sizi sevsin, günahlarınızı da bağışlasın. Allah Ğafûr ve Rahîm olandır.”[1]
Değerli Müslümanlar!
İslam’ın ruhu olan muhabbetullahı kazanabilmenin belirli yolları vardır. Bunun başında Kur’an ayetlerinin manasını anlamak gelir. Bu ise ancak Allah’ın muradını kavramaktan geçer. Zira bizi Allah’a ulaştıracak yegâne kitap Kur’ân-ı Kerîm’dir. Çünkü Kur’an insanlığı kurtaracak olan, Allah’ın uzattığı sağlam ipidir. Bu ipi bize uzatan, elimize bir daha gevşemeyecek şekilde yerleştiren ise Efendimiz (s.a.v.)’in sünnetidir. Nitekim ayette buyurulduğu üzere, Resûlullah (s.a.v.)’e uymamız, Allah’ın sevgisini kazanmamızın tartışmasız tek imkânıdır. Biz Efendimiz (s.a.v.)’den Allah’ın sevgisini kazanmak adına lisan ve kalp ile, amel ve hâl ile nasıl zikredileceğini, nefsimiz bize galip geleceği zaman Allah’ın sevgisini kendi arzumuza tercih etmeyi, Allah’ın bizim üzerimizdeki açık ve gizli nimet ve iyiliklerini müşahede etmeyi, farzlardan başka nafile ibadetlerle Allah’a yaklaşmayı O’ndan öğrenmekteyiz.
Kıymetli Cemaat!
Allah’ın sevgisini kazanmayı ise Resûlullah (s.a.v.) bize, Yüce Allah’ın şöyle buyurduğunu bildirerek öğretmektedir: “Her kim (ihlas ile bana kulluk eden) bir velime/dostuma düşmanlık ederse, ben de ona karşı harp ilan ederim. Kulum kendisine farz kıldığım şeylerden, bence daha sevimli herhangi bir şeyle bana yakınlık kazanamaz. Kulum bana (farzlara ilaveten işlediği) nafile ibadetlerle durmadan yaklaşır, nihayet ben onu severim. Kulumu sevince de (âdeta) ben onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı olurum. Benden her ne isterse onu mutlaka veririm; bana sığınırsa onu mutlaka korurum.”[2] Dolayısıyla bizim en önemli görevimiz, farz ibadetlerimize dikkat edip bunlara az ama devamlı olacak nafile ibadetleri eklememizdir. Zira kâmil mümin olmak istiyorsak, gündüz isyandan sakınmalı, gece de Allah’ın huzuruna çıkıp ilahî tecellinin indiği seher vaktinde münacaatta bulunmalı ve O’na istiğfar etmeliyiz. Nitekim Allah Teâlâ övdüğü cennetlik müminlerden bahsederken şöyle buyurur: “Sabredenler, sadık olanlar, (gündüz itaat edip gece de) huzurunda gönülden boyun büküp divan duranlar, Allah yolunda harcayanlar, seher vakitlerinde istiğfar edenler.”[3]
Aziz Kardeşlerim!
Allah’ın sevgisini kazanan her şeyi kazanır, Allah’ın sevgisini kaybeden ise her şeyi kaybeder. Çünkü dünya da, ahiret de Allah’ın elindedir. Öyleyse Allah’ın sevdiği müminlerden olalım, olmaya gayret edelim. Allah’ın çok sevdiği ve kendisini Allah’a sevdiren Peygamber Efendimizin hayatını kendimize örnek alalım ve daima onu izleyelim ki Allah’ın sevgisini kazanabilelim. Zira Allah kulunu severse, onu dost edinir. Allah ise dostlarını düşmanları olan nefse ve şeytana bırakmaz, onları korur. Allah kulunu sevince, kendisine isyandan da korur. Bize yakışan, Allah’ın sevdiği Peygamberi ve vârisleri izlemek, sevdiklerini sevmek ve sevdirmektir.
Ey Rabbimiz! Bizi sev, sevdir ve sevindir, sevdiklerinin ahlakıyla ahlaklanmaya muvaffak eyle. Âmin!
[1] Âl-i İmrân suresi, 3:31
[2] Buhârî, Rikâk, 38
[3] Âl-i Imrân suresi, 3:17