CUMA HUTBESİ
Haddini Bilmek ve Zamanı Doğru Tanzim Etmek
26 Aralık 2024Kıymetli Müminler!
Ömür sermayesi olan zaman, Allah’ın insana lütfettiği en değerli nimetlerden biridir. Ancak onu ne biriktirebiliriz ne de geri getirebiliriz. Her geçen an, her geçen gün ve yıl, ömrümüzden eksilen bir parçadır. Rabbimiz bu kıymetli nimeti bize kendisine kulluk etmemiz ve emrolunduğumuz gibi dosdoğru olmamız için lütfetmiştir. Zira yeryüzünde Allah’ın sınırlarına riayet etmek ve güzel amel işlemek için gönderildik. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de “O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.”[1] diye buyurularak, bizlere hayatın ve ölümün bir imtihan olduğunu hatırlatmaktadır. Bizlere emanet olarak lütfedilen zaman nimetini hoyratça harcamak, ömür sermayesini israf etmek demektir ve bu, haddi aşmaktır. Haddi aşmak sadece davranışlarımızda değil, zamanın tanzimi konusunda da Rabbimizin koyduğu ölçülere riayet etmemek anlamına gelir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “İki nimet vardır ki insanların çoğu onları değerlendirme hususunda aldanmıştır: Sağlık ve boş vakit.”[2] buyurarak, zamanın ve sağlığın önemine dikkat çekmiştir.
Muhterem Kardeşlerim!
Zamanı doğru değerlendirmek, haddi aşmamakla doğrudan ilişkilidir. Allah’ın verdiği bu ömür, üzerinde fütursuzca tepinebileceğimiz bir şey değildir. Geçmişte neleri doğru yaptığımızı ve nerelerde hata ettiğimizi muhasebe etmek, geleceği ise planlı bir şekilde Rabbimizin rızasına uygun tanzim etmek bizim kulluk vazifemizdir. Özellikle yeni bir miladi yıla girerken, bir yılın daha sona erdiğini ve ömürden bir yılın eksildiğini hatırlayarak, geçmişin muhasebesini yapmalı ve geleceği Allah’ın rızasına uygun şekilde planlamalıyız.
Değerli Kardeşlerim!
Had bilmek, insanın kendini tanıması, Rabbine ve çevresine karşı sorumluluklarını idrak etmesi demektir. Abdullah İbn Mes’ûd (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre, Nebî (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Söz ve davranışlarında ileri gidip haddi aşanlar helak oldular.” [3] Resûl-i Ekrem bu sözü üç defa tekrarlayarak haddi aşmanın bireysel ve toplumsal yıkıcı etkilerini bizlere açıkça göstermiştir.
Öyleyse zamanı doğru yönetmek hem dünya hem de ahiret saadetimiz için önem arz etmektedir. Rabbimiz her birimize farklı kabiliyetler ve sorumluluklar yüklemiştir. Bu nedenle kendimizi tanımalı ve hayatımızı bu emaneti en iyi şekilde değerlendirecek şekilde tanzim etmeliyiz. Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de “Biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık.”[4] diye buyurmuş ve kâinatta her şeyin bir denge içerisinde hareket ettiğini hatırlatmıştır. Bu dengeye uygun hareket etmek insanın yaratılış gayesiyle uyumlu bir şekilde ömür sermayesini kullanmasını gerektirir. Zamanı israf etmek ve onu Rabbimizin razı olmayacağı şekilde kullanmak şüphesiz haddi aşmaktır. Sadece zaman ve yaşamda değil hem kazanmada hem de harcamada haddi aşmamak, Allah’ın rızasına uygun bir hayat sürmenin temel şartlarındandır. Helal dairesinde kazanç elde etmek kadar bu kazancı gereksiz yere israf etmemek ve ihtiyaç sahipleriyle paylaşmak da kulluk vazifemizin bir parçasıdır. Çünkü hayat ve zaman Rabbimizin bize emaneti olup, her anını ve kazancını haddi aşmadan değerlendirmek, dünya ve ahiret mutluluğunu kazanmanın anahtarıdır. Hem çalışırken hem de harcarken sınırı aşmamak hayatın her alanında dengeyi korumayı gerektirir.
Rabbim, bizlere kazançlarımızda ve harcamalarımızda haddi aşmayan, israftan uzak duran ve ömrünü Allah rızasına uygun şekilde geçiren kullarından olmayı nasip eylesin.
[1] Mülk suresi, 67:2
[2] Buhârî, Rikak, 1
[3] Ebû Dâvûd, Sünnet, 5
[4] Kamer suresi, 54:49