İRŞAD
DİK çeşitli konulara dair kararlarını açıkladı
15 Şubat 2019İslam Toplumu Millî Görüş Din İstişare Kurulu (DİK) 19 Ocak’ta yaptığı toplantıda geçen yıl müzakere ettiği çeşitli konulara dair kararlarını açıkladı.
Maniz’daki İlahiyat Meslek Okulu’nda toplanan IGMG Din İstişare Kurulu (DİK) bu yılın ilk oturumunda engelliler hakkında bir çalışma yaptı. Engellilerle ilgili danışmanlık hizmeti veren Nihat Cesur’un konuya ilişkin detaylı açıklamaları sonrasında, karşılaşılan ve ortaya çıkabilecek olan muhtemel sorular tespit edildi. Nihat Cesur farklı engellilik durumlarını anlattığı sunumunda, özellikle engellilere karşı davranış şekillerinin değişmesi gerektiğini, toplumun, engelliye acımaktan ziyade, onlara birer normal insan muamelesi yapması gerektiğini söyledi.
Engelliler konusunda kaynaklarda bildirilen İslami hükümlerle muhtemel sorulara cevap olmak üzere bir araştırma yapan İrşad Başkan Yardımcısı ve Fetva Hizmetleri Sorumlusu M. Hulusi Ünye, İslami kaynakların engelli tarifinden ziyade özürlü tanımlamasını tercih ettiğini, bunun da engellilerin ayrı bir kategoride değerlendirilmediğini gösterdiğini söyledi. Engellilerin de, bazı muafiyetlere rağmen mükellef bulunduğu alanlar olduğunu, bu muafiyetlerin engelli olmasa bile duruma göre sağlam insanlar için de söz konusu olduğunu söyleyen Ünye, bu alanda yeni araştırmalar yapmanın gerekliliğine işaret etti. Ünye, Nihat Cesur’un sunumu sonrasında, toplumda engellilere nasıl davranılacağına dair bir bilinç geliştirmenin de önemli olduğunu söyledi.
Din İstişare Kurulu, Nihat Cesur ile M. Hulusi Ünye’nin müzakerelerinden sonra konunun daha sonraki oturumlarda geniş bir şekilde ele alınmasını kararlaştırdı.
Geçmiş müzakerelerin kararları
Ocak ayındaki ilk toplantıda, geçen yıl görüşülen bazı konuların kararları ele alındı. Bu kararlar arasında, kripto, yani, sanal paralar, zekât ve vergiye dair meseleler ile, kadınların cuma ve bayram namazlarına iştiraki, namazda saf tutma sırası, çağdaş mahkemelerde boşanma konularının kararları açıklandı. Buna göre kararlar şöyle oldu:
Kripto (sanal) paralar
Faizli getiri veya saadet zinciri olarak kurgulanmış kripto paralar meşru değildir. Kripto paraların, kara para aklamak, kaçakçılık gibi gayrimeşru işlerde kullanılması caiz değildir. Kripto para birimlerindeki dalgalanmadan yararlanmak üzere belli bir parayı kripto veya sair itibari paralar arasında sürekli değiştirerek kazanç elde etmeye çalışmak da caiz değildir.
Kripto paraların mübadele aracı olarak veya para transferinde kullanılmasında ise bir beis yoktur. Aynı şekilde kripto para madenciliği de meşru kabul edilebilir.
Dünyada gelişmekte olan blockchain teknolojisi ve bu teknoloji üzerine kurulan para sistemini Müslümanların araştırmalarında, fıkhen meşruiyet noktasında problem bulunmayan para sistemleri geliştirmelerinde bir beis yoktur.
Vergi-zekât ilişkisi
Vergi ile zekâtın bazı ortak yönleri olsa bile zekâtın sarf yerlerinin sınırlı olması, kaynaklarının farklı olması ve verginin başta sair kamu harcamalarını finanse etme olmak üzere zekâttan farklı birçok fonksiyon ve amacının bulunması gibi önemli farklılıkları da vardır. Dolayısıyla zekât ile vergiyi birbirine karıştırmamak gerekir. Zekât ödeyenlerin vergi kaçırmaları dinen caiz olmadığı gibi vergi ödeyenlerin de zekât ödemekten imtina etmeleri caiz değildir.
İslam fıkhında vergi adaleti açısından dikkat edilmesi gereken hususları şöyle sıralayabiliriz; geliri yüksek olan bireylerin daha yüksek oranda vergiye tabi olmaları, havâic-i asliyenin vergiden muaf tutulması, dar gelirli lehine gelirin yeniden bölüşülmesi, aynı durumda olanların aynı vergiye tabi olmaları, vergi kaynaklarının ve oranlarının kanunlarla açık bir şekilde belirlenmesi, vergi yükünün mükelleflere orantılı bir şekilde dağıtılması.
Şirketlerin vergilendirilmesi ile maaşlı geçinenlerin vergilendirilmesi arasındaki farka yönelik vergi adaleti açısından yapılan eleştiri, zekâtın toplanması ve dar gelirlilere dağıtılması ile izale edilebilir. Tüketimden alından vergiler hakkındaki vergi adaleti açısından yapılan eleştiri de zekâtın toplanması ve vergi oranlarının farklılaştırılması ile aşılabilir.
Kadınların cuma ve bayram namazlarına katılımı
Cuma namazı kadınlara farz kılınmamıştır. Ancak bu onlar hakkında bir mahrumiyet değil, muafiyettir, dolayısıyla serbestlik vardır. Müsait zaman ve zemin bulan kadınlar cuma namazı kılabilirler. Bunda dinen bir engel yoktur. Kadınların hutbe ve vaazlardan istifade etmeleri için cuma namazına gitmeleri tavsiye edilmektedir. Cuma namazında hazır olan hanımlar, cuma namazını cemaatle kılmışlarsa o günün öğle namazını kılmış olurlar. Cuma ve bayram namazları dahil cemaat ile kılınan namazlarda saf tutma şekli Peygamber Efendimiz (s.a.v.) tarafından belirlenmiştir. Buna göre ön saflarda yetişkin erkekler orta saflarda erkek çocuklar, arka saflarda kadınlar namaz kılarlar. Cemaatle namaz kılmak isteyen kadının yanında mahrem olması şart değildir. Cemaat ile kılınan namazlarda ibadetin daha huzurlu bir şekilde eda edilmesi açısından erkekler ile kadınlar arasına perde koyulması uygun olur.
Mahkemelerin boşama kararları
Koca, boşanmak istemediği hâlde, karının boşanma müracaatı üzerine, herhangi bir mahkeme nikâh akdini sonlandırmışsa bu hüküm geçerlidir. Kocanın şer’ân evliliği sürdürme imkânı ortadan kalkar. Boşanma sonrasında üzerinde icmâ olunan hususlara muhalif olan malî sorumlulukların (nafaka, mal paylaşımı, çocukların konumu vs.) kabul edilmemesi durumunda tarafların bu icmâ edilmiş hususlarda sulh yoluna sevk edilmesi gerekir. Şer’ân kocanın sözlü boşamaları geçerli olsa da, boşamalar sonucunda oluşacak hakların güvence altına alınması için, boşama kararının mahkemece tevsik edilmesi gerekir.
Farklı din mensuplarının ortak duası
Dua, dinlerde tanrı inancıyla özdeşleşmiş bir ibadet şeklidir. Dolayısıyla Müslümanların kabul ettikleri Allah inancına sahip olmayan diğer din mensuplarıyla kendilerine mahsus ibadet anlamında toplu dua etmeleri caiz değildir. Her bir din mensubu diğerinin ibadetine ve duasına doğrudan katılamaz. Ancak medeni ilişkilerin düzenli bir şekilde yürümesi için saygı göstermesi önem arz eder. Bir Müslüman ibadete engel herhangi bir şey bulunmamak kaydıyla dilediği yerde şahsi olarak duasını yapabilir. Bir Müslüman’ın, bir Hıristiyan’ın yaptığı duaya, duanın muhtevasının İslam akaidine ters olmamak kaydıyla amin demesi caiz olur.