CUMA HUTBESİ
Dayanışma ve Kardeşlik Duygumuz
23 Şubat 2023Muhterem Kardeşlerim!
Allah (c.c) eşref-i mahlukat olarak yarattığı insana sayısız nimet ihsanında bulunmuştur. Yiyecek-içecek nimetinin yanı sıra akıl, irade ve sorumluluk bilinci de insana bahşedilen nimetler arasındadır. İslam dini, insanı sosyal ve sorumluluk sahibi bir varlık olarak kabul etmiş, ona ferdî ve toplumsal bazı sorumluluklar yüklemiştir. Bu vazifelerin başında dayanışma ve kardeşlik duygusu gelmektedir. Bundan dolayı, yaşadığımız dünyayı ve toplumu düşünmek, birbirimize maddi-manevi destekte bulunmak hem dinî hem de insani bir vazifedir.
Aziz Cemaat!
İslam dinin özünde yardımlaşma, dayanışma, acı ve mutluluğa ortak olma vardır. Sadaka vermek, infak etmek, zekât vermek, yoksul ve fakirlere fitre yardımında bulunmak Müslümanca dayanışmanın tezahürüdür. Peygamber Efendimiz (a.s.) ümmetine hasta ziyareti yapmayı, cenazeye iştirak etmeyi, zayıfa yardım etmeyi, mağdur ve mazluma merhamet eli uzatmayı emrederek toplumsal bir dayanışma modeli geliştirmiştir. Mekke’den Medine’ye hicret eden muhacirleri evlerinde ağırlayan, onlara her türlü yardımı yaparak tarihe ensar olarak geçen ve âdeta evrensel bir dayanışma örneği sergileyen Medine halkı bunun en önemli uygulayıcısıdır. Ebû Mûsâ el-Eş’arî (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre, Peygamber Efendimiz (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Müminin mümine karşı durumu, bir parçası diğer parçasını sımsıkı kenetleyip tutan binalar gibidir.”[1] Hz. Peygamber (a.s.) iki elinin parmaklarını birbiri arasına kenetleyerek bunu izah etmiştir. Zira müminlerin birbirine yardımcı olmaları, aralarında yardımlaşmaları, bir binanın unsurlarının birbirine kenetlenmesi hâli gibidir. Bir başka hadîs-i şerifte ise “Kul, din kardeşinin yardımında olduğu müddetçe, Allah da kulunun yardımcısıdır.”[2] diye buyurularak biz müminlere yardımlaşmanın önemi ifade edilmiştir. Eğer Müslümanlar mağdur ve mazlumlara yardım etmez, dayanışma içerisinde olmaz, zor zamanlarda kenetlenmezlerse güçlerini ve toplumsal dayanışma şuurlarını kaybederler. Allah (c.c.) Kur’ân-ı Kerîm’de bizlere dayanışmanın ve yardımlaşmanın önemini birçok ayette ifade etmiştir. Kur’an’da iyilik ve takva üzere yarışanlardan[3] hoşnut olacağını bildirmiştir. Ayrıca Müslümanları bolluk ve darlıkta infak edenler[4] olarak tanımlamıştır ve yine birbirine hakkı ve sabrı tavsiye edenlerin ziyanda olmadıklarını bildirmiştir.[5] Hutbemin başında okuduğum ayette ise “Herkesin yöneldiği bir yön vardır. Haydi, hep hayırlara koşun, yarışın! Nerede olsanız Allah hepinizi bir araya getirir. Şüphesiz, Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.”[6] buyurularak hayırda yarışmamız gerektiğine vurgu yapılmıştır.
Bu ilkeleri kendine düstur edinen ecdadımız, insanların ihtiyaçlarını giderme amacıyla nice vakıflar ve hayır kurumları kurmuştur. Yolda kalmışların konaklaması ve dinlenmesi için kervansaraylar, kimsesizlerin karnının doyurulması amacıyla aşevleri inşa edilmiştir. Zekât kurumları, sadaka kurumları kurularak muhtaçların ihtiyaçları giderilmiştir.
Değerli Kardeşlerim!
Siz değerli cemaatimiz ve mensuplarımızın dayanışması ve katkılarıyla nice mağdur ve mazlumlara yardım eli uzattık. Kimsesizlerin kimsesi olma yolunda nice hayırlı işler yaptınız. Suyun ulaşmadığı beldelere su kuyuları inşa ettiniz, savaş mağduru mültecilere ensar oldunuz, hiç bilmediğiniz coğrafyalarda sofralara kumanya paketlerinizle misafir oldunuz, çocuklara tebessüm dağıttınız, annelerin acılarına ortak oldunuz. Mazlumların feryatlarını vicdanlarınızda hissettiniz. Sel felaketlerinde her şeyini kaybedenlerin imdadına siz koştunuz. Mağdur ve mazlumun kimliği sorulmaz düsturuyla nice insanlara şefkat eli uzattınız. Okul projelerinde gelecek nesillerin eğitimlerini desteklediniz, onların sorumluluk ve meslek sahibi bireyler olmalarını sağladınız. Evlerinizi, camilerinizi ihtiyaç sahiplerinin hizmetine açtınız. Yine siz kardeşlerimizin dua ve destekleriyle Türkiye ve Suriye olmak üzere deprem bölgelerine mobil klinik, aşevi, kumanya yardımı ve nice yardım kalemlerini içeren lojistik desteğin ulaşmasını sağlayarak kardeşlerinizi yalnız bırakmadınız. Allah hepinizden razı olsun. Hutbemi Peygamber Efendimiz (a.s.)’ın bir hadisiyle bitiriyorum: “Kim kardeşinin ihtiyacını giderirse, Allah da onun ihtiyacını giderir. Kim bir Müslüman’ın dert ve kederine çare olur ve onu ferahlığa kavuşturursa, Allah da o sebeple kıyamet sıkıntılarından bir sıkıntıyı kendisinden giderir.”[7] Mevlam içerisinde bulunduğumuz bu mübarek gün ve geceleri acılarımızın dinmesine, muhtaçların ihtiyaçlarının giderilmesine vesile kılsın. Amin!
[1] Müslim, Birr, 65
[2] Müslim, Zikr, 37-38
[3] Mâide suresi, 5:2
[4] Âl-i İmrân suresi, 3:134
[5] Asr suresi, 103:3
[6] Bakara suresi, 2:148
[7] Buharî, Mezâlim, 3