Cemiyet Haberleri
Dışilişkiler Eğitim Kursu’nun ikincisinde “Din ve Toplum” konusu işlendi
13 Nisan 2011Kadın Gençlik Kolları'ndan Ayşe Aslan'ın giriş ve selamlama konuşmasının ardından Meryem Özmen sunumlarda geçecek kavramlarla ilgili giriş mahiyetinde kısa bir sunum gerçekleştirdi. Sunumda, Kant, Locke, Schopenhauer, Cicero gibi düşünürlerin temel kavramlara getirdikleri farklı tanımlar ele alındı.
Dinin, insanın varoluşsal sorunlarına bir inanç sistemi içerisinde cevap veren bir olgu olarak tanımlandığına değinen Özmen, moderniteyi de zamansal ve belli bir kırılma dönemine -örneğin Fransız ihtilali ya da sanayileşme gibi- işaret eden bir kavram olarak tanımlandığını belirtti. Toplum kavramının ise Niklas Luhmann'da tüm iletişimsel eylemleri içine alan sosyal sistem, Marx'ta ilişkilerin toplamı, Rousseau'da ise eğitim ya da zorlama ile oluşturulan bir sistem olarak tanımlandığına değindi.
Kurs, Sosyolog Aydın Süer'in, modern Avrupa toplumlarında din anlayışı konusunda yaptığı bir sunum ile devam etti. Başlangıçta “Modern” kavramını açıklayan tezlere değinen Süer, “Modernite tanımlanması zor, tartışmalı bir kavram” tespitinde bulundu. Süer, modernitenin alametlerinin; değişim, gelişme ve geleneksel bağlardan yavaşça kopma, aile ve akrabalık bağlarının zayıflaması olduğuna dikkat çekti. Modernite ve geleneğin belirtilerini karşılaştıran Süer, şunları söyledi: “Gelenek; durağan, sabit kural ve değerler ile bağdaştırılırken, modernite; dinamik, değişken kural ve değerler ile irtibatlandırılıyor. Burada geleneğin, modernlik ile ters düştüğü düşüncesi oluşuyor. Modernite gelenekten kopuşu nitelerken, modernleşme süreci geleneksel bilinci zayıflatıyor. Bu en azından böyle kabul ediliyor.” Süer'e göre modernite eleştirilse ya da kabul edilse de şüphesiz farklı yaklaşımların farklı gördüğü bir kavram. Süer, “Tamamlanmamış bir proje, Modernite” (Habermas), “Çokyönlü Modernite” (Eisenstadt) ve “Biz hiç bir zaman modern olmadık” (Latour) gibi kitap başlıklarının da modernite hakkında farklı yaklaşımları açıkça gösterdiğini vurguladı.
Sunumunda son olarak, sekülerleşme tezinin temel yaklaşımlarına değinen Aydın Süer, örneğin kiliseye gidenlerin sayısında azalma olmasının dindarlığın azaldığının işareti olması gerekmediğini, sekülerleşme tezindeki temel sorunun modernite ve geleneğin birarada olamayacağı önkabulünde yattığını vurguladı. “Toplumsal değişimler doğal olarak dini etkilerler. Ancak bu dinin gerilediği anlamına gelmez, aksine sadece dindarlığın değiştiği anlamını taşır” diyen ve dindarlığın yeni formları konusuna da giren Süer, sunumunu “Dinin Avrupa kimliğinin parçası olduğu” üzerinde değerlendirmeleri ile sonlandırdı.
Dışilişkiler Eğitim Kursu ilahiyatcı Sabiha Erbakan El Zayat'ın, “Müslüman olmayan toplumlarda Müslüman azınlıklar” başlıklı sunumu ile devam etti. Başlangıçta “Azınlık” kavramına değinen ve azınlığın sayısal olarak tanımlanıp tanımlanamacağı ya da değişik ayrım kriterleri olup olmadığını sorusunu yöneltti. “Çoğunluk homojen bir yapı mıdır ve azınlık çoğunluktan farklı mıdır?” gibi temel sorularla meseleye yaklaşımını ifade eden El Zayat, “Ötekileşme” konusuna da girdi. Sunumda azınlığın farklı şekillerinin olduğu sonucu çıkarken, belirleyici olanın güç olduğuna işaret ederek, “Bayanlar sayısal olarak azınlık değiller, fakat meslek hayatında örneğin maaş yönünde eşit olmayan muameleye maruz kalıyorlar” şeklinde konuştu.
Erbakan-El Zayat Kur'an'ın anlaşılması, Kur'an'ın indiği dönemin dikkate alınması gibi konuların önemine de vurgu yaptı. Sunumun devamında dünyanın farklı yerlerindeki diğer Müslüman azınlıklara da değinen Erbakan-El Zayat, “Güney Afrika' da Müslümanların oranı yüzde 2. Uzun bir tarihleri var ve yerli toplumun onlar hakkındaki algısı farklı. Bu algının asıl sebebi oradaki Müslümanların varolan ırkçı anlayışla Müslümanların kendine has gayretleri ile mücadele etmeleridir”şeklinde konuştu. El Zayat'ın bu sözleri toplumun iyileşmesine katkı sağlamayı hedefleyen kurs katılımcılarını daha da motive etti.
Sunumunun “Almanya'da Müslüman Varlığı” başlıklı bölümünde, şeriat ve demokrasinin uyuşmadığı gibi bir yaklaşımın niçin varolduğunu soran El Zayat, bu yargıyı eleştirdi ve birisinin niçin hem Alman ama aynı zamanda Müslüman olamıyacağı sorusunu yöneltti. Son olarak sadece beraberce gösterilecek gayretlere ulaşılabiliecek halklar üstü hedefler olduğunu vurgulayan El Zayat, “A home for all”(Herkes için bir ev) vizyonuna göre hareket edilmesi gerektiği mesajını verdi.
Üç sunumun ardından, katılımcıların sorularını yanıtlamak için müzakere grupları oluşturuldu. Aydın Süer tarafından yürütülen ilk grupta “Modernite ve din arasında” konusu tartışıldı. Sabiha Erbakan El-Zayat, “Avrupa İslam'a karşı mı?” başlıklı tartışmayı yürütürken, Amina Erbakan'ın grubunun konusu “Uygulamada dinler” idi. Gruplarda yapılan müzakereler da sonra tüm katılımcılar ile paylaşıldı.
Cumartesi günü “din konusu” üzerine yoğunlaşan gündemin ardından pazar günü ilk buluşmadaki çalışma grupları yeniden biraraya geldiler. Bu ayki toplantıda “Dışilişkiler çalışmalarında kullanılan metinler” grubunda katılımcılar internetten faydalanmanın yolları üzerine çalıştılar. Katılımcılar aktüel Almanya İslam Konferansı için, SPD, DITIB, IGMG ve İçişleri Bakanlığı'nın bakış açılarından sunum hazırlamak ve ardından görüşlerini savunma üzerinde çalıştılar.
“Camide Dışilişkiler Çalışmaları” konulu çalışma grubu katılımcıları da, geldikleri cemiyetlerin durumunu hakkında bilgi verme ve üzerine düşüncelerini ifade etme çalışması yaptılar.
“Dışilişkiler Çalışmasında Medya” başlıklı çalışma grubunda ise Akif Şahin, medya çalışmalarının dokümantasyonu hakkında bilgi verirken, blog çalışmasının hukuki ve teknik altyapısı ve dışilişkiler çalışmalarında bloglardan nasıl istifade edilebileceği üzerinde durdu.(fa)