Tuttuğumuz oruçlarla bedenimizin sıhhate kavuştuğu, verdiğimiz zekât ve sadakalarla malımızın temizlendiği, maddi ve manevi hayatımızda birçok güzelliklerin yaşandığı bir ayı sonlandırmak üzereyiz.
Ramazan mektebinin öğrencileri sıfatıyla, gönüllerimize serpilen ferahlığın doruğa çıkmaya başladığı bu feyizli, bereketli, bir ömürden daha hayırlı geceye önümüzdeki çarşambayı perşembeye bağlayan gece mülaki olacağız.
Bu ulvi ayda tuttuğumuz oruçlarla günahlarımızdan arınırız. Kur’an tilavetleriyle ruh dünyamız gelişir ve güzelleşir. Vahyi hayatımıza tatbik ettiğimiz için söylem ve eylemlerimiz istikamet bulur. İftar ile sevinir, teravih namazı ile rahatlar, sahur ve teheccüd namazıyla bereketleniriz.
İslam’ın üzerine bina edildiği beş temel esastan biri de zekâttır. Zekât, yerine getirilmesi Allah tarafından emredilen farz bir ibadettir.
Bu gece sahura kalkacak, ramazan orucuna niyetlenerek, bereket ve mağfiret mevsimine gireceğiz. Bizleri bu aya ulaştıran Rabbimize sonsuz hamd-u senalar olsun. Ümmeti olmakla şeref duyduğunuz Peygamberimize salât ve selam olsun.
Yüce dinimiz İslam’da vefa öncelikle Allah’a, kişinin kendisine ve yaratılana hak ettiği değeri vermeyi gerektiren ahlaki bir tutum ve davranış olarak tarif edilmiştir.
Allah, insanoğlunu “yeryüzünün en değerli varlığı”[1] olarak yaratmış ve ona doğuştan bir şeref, haysiyet, saygınlık bahşetmiştir. Hiç kimse bir başkasını ırkından dolayı ya da başka bir sebeple küçümseyemez.
