BASIN AÇIKLAMASI
Avrupa Adalet Divanı’nın şoksuz kesim yasağına dair kararı ikiyüzlü ve samimiyetsiz
18 Aralık 2020İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Genel Sekreteri Bekir Altaş, Avrupa Adalet Divanı’nın şoksuz kesimin yasaklanmasına dair kararı hakkında açıklamalarda bulundu. Çok sayıda Müslüman ve Yahudi kuruluş, Belçika’daki Flaman hükûmetinin yayınladığı genelgeye karşı dava açmıştı. Karara dair “Dinî azınlıkların Avrupa’daki yaşamı gün geçtikçe daha da zorlaşmaktadır. Yasama ve yargı organları ikiyüzlülük ve yalan konularında birbirleriyle yarışmaktadır.” diyen Altaş sözlerini şöyle sürdürdü:
“Avrupa Adalet Divanı’nın şoksuz kesim hakkındaki kararı, en iyimser tabirle, hayvanların korunması konusundaki vicdani rahatsızlığı dinî azınlıklar üzerinden temize çıkarmaya yönelik bir diğer gayret olarak tanımlanabilir. Yıllardan beri yasama ve yargı organları hayvanların korunması meselesini yanlış alanlarda gerçekleştirmeye çalışmaktadırlar.
Hayvanlar dinî usullere göre kesilirken ve kesilmeden önce gerekli koruma şartlarının yerine getirilmesi aynı zamanda önemli bir dinî vecibedir. Sadece hayvanların nihai kesim süreci değil, kesimden önceki barındırılma ve yetiştirilme süreçleri de katı dinî kurallarla belirlenmiş ve bu kurallar çerçevesinde hayvanlar kapsamlı bir şekilde koruma altına alınmıştır.
Kesim meselesinin şoklama odaklı değerlendirilmesi hayvanların korunması hususunun nihai boğazlama eylemine indirgenmesine sebebiyet vermektedir. Bu ise meselenin gerekli şekilde ele alınmasını engellemekle birlikte inandırıcı da değildir; çünkü aynı yasama ve yargı organları diğer tarafta et endüstrisine bütün etik tasavvurlardan uzak, kontrolsüz şekilde en ucuz eti üretme adına pratikte sınırsız özgürlük sağlamaktadır. Oysa Müslümanlar ve Yahudiler hayvanların kesim sürecinde ve öncesindeki sayısız dinî yükümlülüğü yerine getirme adına, kendi marketlerinin raflarında yer alan et ürünlerine çok daha fazla ücret ödemek zorunda kalmaktadırlar.
Bu ikiyüzlülük maalesef söz konusu fiyat farkından çok daha ileri seviyededir; çünkü yargıçlar avlanmada, kültürel faaliyetlerde veya spor etkinliklerinde, bunların dinî kesimle mukayese edilemeyeceği gerekçesiyle şoklamaya lüzum görmemektedirler. Anlaşılan kendi boş zaman eğlenceleri ve kendi tabakları ‘hayvanların korunması’ konusundan daha önce gelmektedir.
Söz konusu karar hayal kırıklığına uğratmakla birlikte şaşırtmamıştır. Dinî azınlıkların inanç özgürlüklerinin altını oyan ve her geçen gün artan yargı kararları serisine bir yenisi daha eklenmiştir. Mayıs 2018’de aynı mahkeme dinî usullerle hayvan kesimini sadece özel izni bulunan mezbahalarla sınırlamıştı. Bu kararın üzerinden daha bir yıl geçmeden, ‘en önemli hayvan koruma standartlarının’ yerine getirilmediği gerekçesiyle helal et ürünlerine organik ürün logosunun koyulamayacağına hükmedilmişti.
Alınan bu kararların her biri Avrupa’daki dinî azınlıkların yaşamlarını bir seviye daha zorlaştırmaktadır.”