Cemiyet Haberleri
Üniversitelilerden Saraybosna’da eğitim programı
26 Eylül 2010Srebrenica Şehitliği’ni ziyaretin ardından başlayan programın ilk haftasında Dr. Müjdat Uluçam ‘Fıkıh Usulü’ne Giriş’ ve Dr. Muammer Öztürk ‘Salih Münir Paşa Örneğinde Osmanlı Diplomasisi Tekniği’ konularını işlediler. Öztürk verdiği dersde özetle ”Osmanlı’nın sonlarına doğru Salih Münir Paşa’nın Paris Büyükelçisi olarak başlattığı ayrıntılı araştırmalar, ihtiyaç duyulduğunda Osmanlı’nın da ‘tecessüs fukaralığı‘ndan ayrılıp modern diplomasiye örnek teşkil edebilecek düzeyde tedkik (istatistik bilgilerin toplanması) ve tahkik (bilgilerin doğrulanması ve güncellenmesi) yapma sonucunda diğer ülkelerin siyasetleri hakkında teferrüsde (öngörüde) bulunabilmektedir. Bunların yapılmasının temel sebeplerinden birisi Sultan II. Abdulhamid’in diğer ülkelerde başlatmak istediği kamu diplomasisi hedefidir. Bu şekilde tarassud (diğerini gözlemleyerek kollama) ilmi oluşmuş oldu” dedi.
Fıkıh Usulü’ne Giriş dersinde Uluçam, giriş mahiyetinde, şer’i hükümlere (ef’al-i mükellefin) ve delillerine (nakli deliller olarak kitap, sünnet, icma-i ümmet, örf, sahabe kavli vs. ile akli deliller olarak istihsan, istihsab ve kıyas) değindi. Fıkıhta subut-u kat’i ve illet kavramlarını da açıklayan Uluçam, fıkıh usulünün temel eserlerini de saydı. Emir çeşitlerini, muhataplarının farklı olabildiğini ve bir çok ayetin tafsili değil icmali olduğundan, Hz. Muhammed’in (sav) illetlerini tahsis etmesine ihtiyaç duyulduğunu da ifade etti.
Seminer programının ikinci haftasında Akif Emre ‘Avrupa Kimliğinin Oluşumunda Öteki Olarak İslam Algısı ve AB’ konusunu işlerken Lütfi Şen ise ‘Şiirin Modern Dönem Serüveni’ meselesini ele aldı. Emre yaptığı konuşamada şunları söyledi: ”Açık sosyolojik bir kimlik olarak Avrupa kimliği, Ortaçağ’da Doğu’yu, özelde İslam’ı, daha da özelde Osmanlı’yı ötekileştirerek inşa edilmiştir. Gelinen son noktada siyasi ve kültürel güçlerle birlikte ilişki değişmiş olsa dahi Müslümanlara veya Türklere yönelik olan öteki algısı ve üstünlük ideolojisi değişmemiştir. Sekülerleşmeye rağmen, düşman hala İslam’dır ve Avrupalılara göre İslam’ın asılda asla Avrupalı olamayacaktır. Bugün ise Avrupa, kimliğini en azından kültürel anlamda Hıristiyan değerler üzerine inşa edilmiş seküler ve evrensel değerlere bağlamak istemektedir. ” Lütfi Şen ise , duyguların en etkili ifadelerinden olan şiire ve son dönemlerde şiirde meydana gelen değişikliklere değindi.
Programa Almanya’dan katılan Yusuf Yerkel, , ‘Türk Dış Politikasının Yeni Parametreleri’ konulu sunumunu Ahmed Davutoğlu’nun kitabı ‘Stratejik Zihniyet’ten yaptığı alıntılarla aktardı. Yerkel, siyasetin yapılışındaki değişimin birden değil, bir süreç içerisinde olmasının kaçınılmaz olduğunu vurgularken, Türkiye’nin dış politikasının şu anda çok boyutlu, herkes tarafından kabullenilebilecek, sıfır sorun arayışı üzerine inşa edilmiş olduğunu ifade etti. Özgüveni yerinde olan ve diğer ülkelerle ilişkilerinde stratejik bir tarz (zihniyet) geliştirebilen bir dış politika için tarihin önemine işaret eden Yerkel, Türkiye için tarihi açıdan özel olarak hem büyük bir sorumluluk, hem de bir kopukluk söz konusu olduğunun altını çizdi. Yerkel, ”Nitekim Türkiye Cumhuriyeti Birinci Dünya Savaşı sonrasında dış politika ile ilgilenmeyip kendi içinde iktidarı korumakla meşgul olmuştur, bazı ülkelere bağımlı olup, bazıları ile ise hiç irtibata geçmemiştir” dedi.
Mehmet Erik, Alija İzetbegoviç’in ‘Doğu ile Batı Arasında İslam’ isimli eseri hakkındaki düşüncelerini diğer öğrencilerle paylaştı. Erik eserde, özetle Doğu ile Batı, din ile materyalizm, ruh ile madde arasında denge sağlandığında İslam’ın ortaya çıktığı tezinin iddia edildiğini ifade etti. Ziya Bayankulu ‘Tanzimat Sonrası Osmanlı Modernleşmesi’ konusunu işlerken modernleşme konusunda gerçekleştirilen tüm değişikliklerin yanında özellikle ulema sınıfının etki kaybettiğini aktardı. Gençer tarafından ’19. Yüzyıl Türk ve Alman Edebiyatı’ konuları işlendi.
Öğrenciler, Saraybosna eğitim seminerleri kapmasında Başçarşı’nın (BaÅ¡ÄarÅ¡ija) bir ucunda bulunan Gazi Hüsrev Bey Cami-i’nde, Mostar’ı, savaş sorasında yeniden inşa edilmiş Mostar’ı, Poçitel Köyü’nü, Sarı Saltuk Tekkesi’ni, yine savaş esnasında katliama sahne olan Ahmici Köyü’nü ve Travnik’i ziyaret ettiler.