CUMA HUTBESİ
Aile İçi Şiddet
02 Aralık 2021Muhterem Müminler!
Okuduğumuz âyet-i kerîmede Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “İman edip salih ameller işleyenlere gelince, Allah onlara mükâfatlarını eksiksiz verecektir. Allah zalimleri sevmez.”[1]
Bu ayette Allah Teâlâ, bizlere imanın ve salih amellerin önemini vurgulamakta ve bunların mükâfatına ahirette nail olacağımızı hatırlatmaktadır. Ancak ayetin sonunda, “Allah zalimleri sevmez.” buyurarak, iman ve ibadetlerimize özen gösterirken insani ilişkilerimizi ihmal etmemeyi telkin etmektedir. “Ben kendime ve kullarıma zulmü haram kıldım. Dolayısıyla birbirinize zulmetmeyin!”[2] buyuran Rabbimiz, bizlerden özellikle ailevi ilişkilerimizde zulmetmekten kaçınıp en üstün ahlakı sergilememizi beklemektedir.
Aziz Cemaat!
Peygamber Efendimiz ﷺ “Nerede nezaket varsa, orada güzellik vardır. Nezaketin bulunmadığı her şey çirkindir.”[3] buyurmuştur. İnsani ilişkilerimizin temelini oluşturan bu muazzam hadîs-i şerif, özellikle aile hayatımız için belirleyicidir. Peygamber Efendimiz ﷺ’e en yakın olan sahâbîlerden biri olan Enes (r.a.) Resûl-i Ekrem ﷺ ile yaşadığı ve bize örnek olacak bir tecrübesini şöyle anlatır: “Ben çocukken Peygamber ﷺ’e Medine’de on sene boyunca hizmet ettim. (Tabii ki) yaptığım iş her seferinde dilediği şekilde olmazdı. Ancak o bana bir kere olsun bile ‘öf’ demedi; ‘Falan işi neden yaptın?’ veya ‘Falan işi yapmadın mı?’ diye sormadı.”[4]
Değerli Kardeşlerim!
Aile ortamı kişinin sığındığı liman olmalıdır. Ancak buna rağmen birçok kişi aile içi şiddet görmektedir. Bu üzücü durumun mağduru ilk sırada kadınlar ve çocuklar olmaktadır. Maalesef pandemi sürecinde ortaya çıkan dışarı çıkma yasaklarıyla birlikte aile içi şiddet vakalarının da arttığını müşahede etmekteyiz. İslam, ister fiziki ister psikolojik olsun, şiddeti bütün yönleriyle, kimden yana ve kime yönelik olursa olsun yasaklamıştır.
Gerekçesi her ne olursa olsun şiddet uygulamak insanın fıtratına uygun olmayan, insan onurunu zedeleyen bir davranıştır. Kadına, erkeğe, çocuğa, yaşlıya, hatta hayvana, tabiattaki ağaca, her çeşit canlıya kötü davranmak, haksız muamelede bulunmak hayatı yaşanmaz ve çekilmez hâle getirecektir. Eğer bu türlü süfli davranışları doğrulamak için ayet ve hadisler istismar ediliyorsa durum daha da vahimdir.
Bu bakımdan şiddetin her türlüsüne tepki göstermek, karşı durmak ve mâni olmak insanlığın ortak görevlerindendir. Merhamet dini İslam, her türden canlıyı yaratanın ve ona hayat verenin Allah olduğunu açıkça bildirmiştir.
Canlı cansız bütün varlıkların Allah’ın emaneti olarak insanlığın himayesine emanet edildiği özellikle belirtilmiştir. Bu nedenle âlemdeki bütün varlıklara şefkat ve merhametle yaklaşmak Allah’ın emanetlerine sahip çıkmak anlamına geldiğinden biz Müslümanların imani görevlerinden sayılmıştır.
Muhterem Müslümanlar!
Kur’ân-ı Kerîm’de bize Firavun tarihin en büyük zalimi olarak gösterilmektedir. Tanrılık iddiası ve İsrailoğullarına uyguladığı işkencelerin yanı sıra eşi olan Hz. Âsiye’ye uyguladığı şiddet ile de Allah’ın öfkesini üzere çekmiştir. Tahrim suresinde Hz. Âsiye’nin feryadı bize şöyle aktarılmaktadır: “Allah iman edenlere de Firavun’un karısını misal vermektedir: O, ‘Rabbim!’ demişti, ‘Yüce katında, cennette benim için bir ev yap; beni Firavun’dan ve yaptıklarından kurtar ve beni bu zalimler topluluğundan da selamete çıkar!’”[5]
Aile içi zulmü önlemek adına Peygamber Efendimiz ﷺ, sahabenin hemen hemen hepsinin bulunduğu veda haccında “Kadınların hakkında Allah’tan sakının. Zira siz onları Allah’tan emanet olarak aldınız.”[6] diye buyurmuştur. Kendisi de bu hususta bize en büyük örnek olmuştur ve eşlerine karşı hep adil, sevgili ve sabırlı bir şekilde davranmıştır. Müminlerin annesi olan Hz. Âişe (r.a.)’ya göre, “Resûlullah ﷺ hiçbir zaman bir hizmetçiye veya bir kadına vurmamıştır.”[7]
Yüce Rabbimiz, bizleri ilk önce kendi ailelerimize, sonra diğer insanlara ve bütün varlıklara karşı en üstün ahlak, yumuşak huyluluk ve sabır sergileyenlerden eylesin.
[1] Âl-i İmrân suresi, 3:57
[2] Müslim, Birr, 15, H. No: 2577 (hadîs-i kudsî)
[3] Müslim, Birr, 23, H. No: 2594
[4] Ebû Dâvûd, Edeb, 1, H. No: 4774
[5] Tahrîm suresi, 66:11
[6] Müslim, Hac, 19, H. No: 1218
[7] Ebû Dâvûd, Edeb, 5, H. No: 4786