Rahman; Rahim; ve yarattığı herşeye merhameti ile tecelli eden Allah-u Teala, yarattığı bütün varlıklar içinde en çok değer verdiği insanlara, çağları aşan zamanda, doğruyu, iyiyi, güzeli ve Hakk’ı yeniden hatırlatmak ve haber vermek maksadıyla, yine insanlar içinden seçtiği Peygamberlerini göndermiştir. Yüce Rabbimiz’in “Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik” (Enbiya Suresi, [:107]) ayetinde beyan buyurduğu gibi Hz.  Muhammed (sav), son olmak suretiyle gönderilen rahmet peygamberidir.

Sevgili Peygamberimizin gönderildiği çağın sosyal yapısı incelendiğinde görülecektir ki, insanlık, en karanlık dönemleriden birini yaşıyordu. İslam Şairi Mehmed Akif o çağı şöyle tarif ediyor: "Bir kerre de, mâmûre-i dünya, o zamanlar / Buhranlar içindeydi, bugünden de beterdi. Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta; / Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi!

Böyle bir dönemde Rasulullah (sav), 23 sene süren risaleti zarfında insanlık tarihinin eşine benzerine rastlanmayan dönüşümü gerçekleştirdi. O’nun daveti çok kısa bir zamanda, önce Arap Yarımadası’nda, daha sonra da, dalga dalga dünyada yankı buldu. Önceleri çok küçük bir topluluk olan Hz. Muhammed’in davetine icabet eden müslümanlar, kutsî ve İlâhî bir destekle, Allah’ın izni ile dünyanın gidişatını Hakk’a yöneltmeye muvaffak oldular. Bu başarıda en önemli etken, tabiidir ki, Hakk’ın kendisinin tesir gücüdür. Ezilen, hak ve adaletten mahrum bırakılan insanlar, hakk ve adalet vadeden Yüce İslam’ın mesajına meftun oldular. Çünkü İslam, azınlık olan mütegallibelerin zulmü altında inim inim inleyen, kahir bir ekseriyet olan garib-gurabayı, fakir-fukarayı ağır baskılar altıdan çıkarıp, insanlık onuru ile tanıştırdı. Yani:
“Bir nefhada insanlığı kurtardı o Masum, / Bir hamlede Kayserleri, Kisrâları serdi!”
Ve bize, Sevgili Peygamber’imiz, insanlık var odukça ışık saçacak evrensel değerler manzumesi olan mükemmel dinimiz İslam’ı miras bıraktı. Kısacası o, tek kelimeyle alemlere rahmet oldu ve adalet isteyen herkesin üstüne kanat gerdi.

Kur’an-ı Kerim’de Allah Teala  Peygamberimiz aleyhisselam’a hitaben “Ey Peygamber ! Biz seni hakikaten bir şahit, bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak; Allah’ın izniyle, bir davetçi ve nur saçan bir kandil olarak gönderdik.” (Ahzab Suresi, [:45-46]) buyurarak O’nun öne çıkan vasıfalarını  tarif ediyor.

Hazret-i Muhammed’in tebliğini yaptığı Allah’ın dini dünya durdukça var olacak, Rasulullah’ın sanı ve şanı kıyamete kadar azalmadan, artarak devam edecektir; Hz. Mevlânâ’nın; “Dünyalıkların adlarını, namlarını şiddetli ölüm seli sildi süpürdü./Fakat Cenab-ı Ahmed’in namı ve devleti ölmez bakidir./Onun nöbetini (müezzinler) ezanlarla günde beş defa duyuruyorlar./Bu kıyamete kadar böylece devam edip gidecek” dediği gibi…

Sevgili Peygamberi”miz bize güzel bir örnek teşkil etti; ve peygamberlik görevini başarı ile tamamladı. Hz. Aişe O’nun ahlakını soranlara şöyle cevap vermişti: “O’nun ahlakı Kur’an’dı.” O, Allah’ın O’na sunduğu programı en güzel bir şekilde uyguladı. O’nun tebliğinin başarıya ulaşmasının temelinde O’nun, Allah’a karşı teslimiyeti ve insanlara karşı da samimiyeti vardır.

Bize düşen, Hz. Peygamber’in getirdiği ilahi mesajı anlamaktır ve yaşamaktır. Hz. Peygamber, ilahi vahyi hayatının her safhasında şahsında bizzat temsil ettiği, uyguladığı gibi, biz de, bu muhteşem dini yaşamak ve uygulamak mecburiyetindeyiz. Unutmayalım ki bizler Müslüman şahsiyetler olarak İslam’ın birer temsilcileriyiz.

Yüce Rabbimizden bizleri, İslam’ı en güzel bir şekilde anlayan ve yaşayan, ahlak ve fazilet sahibi güzel müslümanlardan kılmasını diliyor, dünyayı yaşanamaz hale getiren zalimlere fırsat vermemesini niyaz ediyorum.

Tüm insanlığın barış ve huzura ermesi temennisiyle, tekrar İslam aleminin ve tüm mensuplarımızın Mevlit kandilini tebrik ediyor, İnsanlık için hayırlara vesile olmasını Allah-u Teala’dan diliyorum.

Yavuz Çelik Karahan
IGMG Genel Başkanı