CUMA HUTBESİ
Ailede Sağlıklı İletişim İçin İpuçları
17 Nisan 2025
Kıymetli Müminler!
İnsanoğlu bir eşe, bir yuvaya, güvene ve bağlılığa, desteğe ve paylaşıma, sevgiye ve ilgiye, huzura ve şefkate, kısacası bir aile olmaya ihtiyaç duymaktadır. Aile geniş veya dar diye nitelendirilemeyecek kadar tam, engin ve zengin bir bütünlüktür. Anne-baba, dede-nine, evlat-torun, akraba-komşu, bu bütünlüğün olmazsa olmaz unsurlarıdır. Aile olmak, Rabbimizin beyanıyla “birbirine elbise olmaktır.”[1]
Aile, elbise gibi örtücü, elbise gibi koruyucu, elbise gibi güzelleştirici, elbise gibi uyumlu olmaktır. Aile sevincin, mutluluğun, hüznün birlikte yaşandığı mukaddes bir müessesedir. Bundan dolayı aile, aslında bir ilişki alanından ziyade, çok yönlü bir iletişim alanıdır.
Değerli Müminler!
İletişim, iki insan arasında bir bilgiyi aktarma, anlatma ve anlama sürecidir. Dünyayı anlamlı kılmaya; keşfettiğimiz anlamı başkalarıyla paylaşmaya, derdimizi, duygu ve düşüncelerimizi, ihtiyaç ve beklentilerimizi karşımızdakine aktarmaya iletişim diyoruz. Bunu incinmeden ve incitmeden yapabilmek ise doğru ya da sağlıklı iletişim olarak isimlendirilmektedir. İletişim kimi zaman sözlü olur; konuşarak, söyleşerek hasbihâl ederiz. Kimi zaman da sözsüz olur; bir duruşla, bir bakışla, bir gülümseme ya da bir kaş çatışla sessiz iletişim kurmuş oluruz. Huzurlu ve mutlu bir aile, hiçbir sorunla ve sıkıntıyla karşı karşıya gelmeyen, hiçbir tartışmaya ve gerilime sahne olmayan aile demek değildir. Huzurlu ve mutlu aile, sağlıklı bir iletişim ağı kurarak sorunları ve sıkıntıları insanca çözebilen aile demektir.
Muhterem Kardeşlerim!
Yüce Rabbimiz bir âyet-i kerîmede şöyle buyurmaktadır: “Kullarıma söyle: (İnsanlara karşı) en güzel sözü söylesinler. Çünkü şeytan aralarını bozar. Çünkü şeytan insanın apaçık bir düşmanıdır.”[2] Ayette müminlerin konuşmalarında bir güzellik ve incelik bulunması gerektiği belirtilmekte, ilişkilerinde ve konuşmalarında terbiye ve nezaket kurallarına riayet etmeleri öğütlenmektedir. Çünkü bu davranış biçimi insan olmanın bir gereğidir. Bir insana etki etmek, onu değiştirmek istiyorsanız; bu eşiniz, çocuğunuz ya da bir başkası olabilir, onunla olumlu bir ilişki, pozitif bir iletişim kurmak zorundasınız. Hutbemizin başında okuduğumuz âyet-i celîlede Yüce Rabbimiz, “Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için kendi cinsinizden eşler yaratması, aranızda sevgi ve merhamet var etmesi Allah’ın varlığının ve kudretinin delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.”[3] buyurmaktadır. Kur’an-ı Kerim, ailenin temeline ‘meveddet’ ve ‘rahmet’ kelimelerini yerleştirir. Gönül dili aslında bu iki kelimeden oluşur. Meveddet sevgidir, muhabbettir, aşktır. Rahmet ise merhamettir, şefkattir, nezakettir. Başından sonuna meveddeti yani gönlündeki sevgiyi seslendirebilmek ve en zor zamanlarda kalbindeki rahmetin sıcaklığını hissettirebilmek, gönül dilinin hâkim kılınmasına bağlıdır. Gönül dilinin hâkim olduğu bir yuvada aile içi şiddetten, iletişimsizlikten bahsedilemez. Çünkü böyle bir yuvanın, ailenin içi dışı rahmet olur.
Muhterem Kardeşlerim!
Gönül dilinin, rahmetin yer ettiği ailede, rahmet konuşur şiddet susar, sevgi konuşur nefret susar, dostlar konuşur düşmanlar susar, bilek gücü değil yürek gücü konuşur. “Sen” diye dışlama değil, “biz” diye kuşatma ve kucaklaşma vardır, herkes güzeldir, güzel görür, güzeli görür ve güzelleştirir. Yokluk değil bolluk vardır. Burukluk değil mutluluk vardır. Kusur değil gurur vardır. Beddua değil hep dua vardır. Lanet değil davet vardır. Hutbemizin başında okuduğumuz hadîs-i şerif mealiyle ve bir duayla bitirelim. Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Sizin en hayırlınız, ailesine karşı en hayırlı olanınızdır. Ben de aileme karşı en hayırlı olanınızım.”[4]
Allah’ım! Ailelerimize sevgi, saygı, sadakat, sabır, sorumluluk, esenlik ve bereket ihsan eyle! Ailelerimizi ülfet, muhabbet, meveddet, rahmet ve sağlıklı birliktelik duygularıyla kaynaştır. Yuvalarımıza nefret, fitne, ihanet ve ayrılığın girmesine izin verme. Amin!
[1] Bakara suresi, 2:187
[2] İsrâ suresi, 17:53
[3] Rûm suresi, 30:21
[4] Tirmizî, Menâkıb, 63