CUMA HUTBESİ
Gelecek Nesillere En Güzel Miras
24 Ekim 2024Kıymetli Kardeşlerim!
İnfak, Yüce Allah’ın bizlere ihsan ve ikram ettiği nimetlerden, mal ve servetten Allah rızasını için, karşılık beklemeksizin başkalarına harcamaktır. Yetimi, yoksulu, ihtiyaç sahiplerini koruyup kollamak, onlara kol kanat germektir. İnfak ailemize, yakınlarımıza, akrabamıza, komşumuza, din kardeşimize, insan kardeşimize, hasılı tüm can sahiplerine faydalı ve yararlı olmak için gayret göstermektir. Allah’ın verdiğinden Allah için verebilmek sadra şifadır, topluma şifadır. İnfak ettiğimizde insanlarla aramızdaki ahengi, huzuru, birlik ve beraberliği infakla pekiştirir ve sıkıntıları gidermiş oluruz. Müminler yardımlaşma ve dayanışmayla Allah’ın yardımına nail olurlar. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Kul, kardeşinin yardımında olduğu sürece Allah da onun yardımcısı olur.”[1] diye buyurmaktadır. Ayrıca bir hadîs-i kutsîde ise Resul-i Ekrem (s.a.v.), Yüce Allah’ın bizlere “Ey Âdemoğlu! İnfak et ki, ben de sana infak edeyim.”[2] diye buyurduğunu haber vermektedir.
Aziz Müslümanlar!
Hutbemin başında okuduğum ayette yüce Allah şöyle buyurur: “Allah yolunda sevdiğiniz şeylerden harcamadıkça iyiliğe asla eremezsiniz. Ne harcarsanız Allah onu hakkıyla bilir.”[3] Âlimlerimiz, kişinin sevdiği şeyleri “servet, mevki, ilim ve beden kuvveti gibi maddi ve manevi imkânlar” şeklinde tefsir etmişlerdir. Âyet-i celîle, Allah yolunda yapılan harcamaların kıymetli şeylerden yapılmasının gereğine işaret etmekte, aksi takdirde yapılan harcamada hedeflenen gayeye ulaşılamayacağını bildirmektedir. Bu tür sosyal harcamalarda verilen şey, ferdin veya toplumun bir ihtiyacını karşılayacak ve onu sıkıntıdan kurtaracak mahiyette olmalıdır. İnsanın alırken hoşnut olmayacağı şeyleri vermenin Allah’ın da hoşuna gitmeyeceği anlaşılmaktadır.
Muhterem Müminler!
İnsanoğlu ahiret için bir şeyler yapmak gerektiğine inansa bile, henüz önünde uzun bir ömür bulunduğunu düşünerek, varlık amacına ilişkin görevlerini ileriye erteleme gibi yanılgılara düşebilmektedir. Değişmez gerçek olan ölümle yüz yüze geldiği zaman ise kendisine ek süre verilmesi için yalvarır. Ayette “Herhangi birinize ölüm gelip de ‘Ey Rabbim! Beni yakın bir zamana kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam!’ demeden önce, size rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayın”[4] buyurulmaktadır. İnsan yapacağı iyiliği, hayır ve hasenatı ölüm gelip çatmadan yapmalıdır. Çünkü imtihan süresi bitmekte ve artık hesap faslı başlamaktadır. Ayrıca ecel geldiği zaman, kul istese de bir an bile onun ertelenmesi mümkün değildir. O hâlde, ecel geldiğinde pişman olup “Keşke infak edip iyi kullardan olsaydım.” demektense, hayatta iken ve fırsat varken sahip olduğumuz her türlü imkândan Allah yolunda infak etmek, elbette daha faydalı olacaktır. Yardımlaşmayı, infak etmeyi her fırsatta tavsiye eden sevgili Peygamberimiz bir başka hadîs-i şerifte “Kulların sabaha eriştiği her gün (yeryüzüne) iki melek iner. Bu iki melekten biri, ‘Allah’ım, malını hayır yolunda harcayan kişiye (harcadığı malın yerine) yenisini ver.’ der. Diğeri de ‘Allah’ım, malını (hayır yollarında harcamayarak) elinde tutan (cimrilik eden) kişinin malını telef et.’ der.”[5] buyurarak infakın kişiye hem dünyada hem de ahirette kazanç sağlayacağını, cimriliğin ise malın bereketini yok edeceğini bildirir.
Değerli Dostlar!
İslam Toplumu Millî Görüş olarak her yıl olduğu gibi bu yıl da birbirinden önemli projelere destek vermekteyiz. Camilerimizin, hafızlık kurumlarımızın ayakta kalabilmesi, işlevselliğini yürütebilmesi için yapılan infaklar, yardımlar en verimli şekilde kullanılarak ihtiyaçlar giderilmektedir. Böylelikle gelecek nesillerimize hayırlı miraslar bırakmak için gayret ediyoruz. Sizlerin katkı ve destekleriyle yıllardır gönül hoşnutluğu içinde, dünyanın hemen hemen her yerinde mazlumların, mustazafların, ihtiyaç sahiplerinin yardımına koşmaktayız. Gelin hep birlikte gelecek nesillerimiz için hayırda yarışalım, infak edelim, infak etmeyi teşvik edelim.
[1] Ebû Dâvûd, Edeb, 60
[2] Müslim, Zekât, 36
[3] Âl-i İmrân suresi, 3:92
[4] Münâfikûn suresi, 63:10
[5] Buhârî, Zekât, 27