Allah’a hamdolsun ki, mübarek Ramazan ayı diğer coğrafyalarda yaşayan Müslümanlar gibi, Avrupa’da da çoşkulu geçti. Tüm camilerimizde okunan mukabelerle, cemaat olma şuurumuza çoşku veren teravih namazlarıyla ve sosyal daynışmanın örneğinin yaşandığı iftarlarla manevi huzur bulduk; kardeşlik ve dayanışmanın en güzel örnekleri sergilendi. Oruç tutmak suretiyle nefis terbiyesi yapıldı. Doğru ve sahih kaynaklara dayanan irşad faaliyetleri ile müminlerin hayatlarında faydalı etkiler yapacak, onları ahlaken güzelleştirecek ve toplum hayatımızı olumlu yönde etkileyecek telkinler yapıldı.

Ramazan ayında fitre ve zekatlarını veren müminler, fakir, öksüz ve yetimlerin biçareliklerine çare olmanın yüksek hazzını yaşadılar.

İşte bu özellik ve güzelliklerinden dolayı, yaratılışın sırrını ve  gayesini anlamak isteyen insanlar için, öğretici bir labaratuar özelliği taşıyan Ramazan ayının bitişi, bize bir taraftan burukluk veriyorken, diğer taraftan da bayrama ulaşmanın sevincini yaşıyoruz.

Ramazan Bayramı, biz müminler için kulluk görevlerimizi ifa etmenin mutluluk, huzur ve sevincini yaşama anıdır.

Bayramda kalpler daha bir yumuşar, merhamet ve yardımlaşma duyguları başta olmak üzere, inananlar arasında sevgi ve saygı zirveye ulaşır. Şu bir gerçek ki, küçüklerin büyüklere saygısı, büyüklerin de küçüklere sevgisi sağlıklı bir toplum için vitamin niteliğindir ve bu güzel duygular bayramda daha da gelişir. Bundan dolayı bayramlar sıradanlaşmamalıdır; hele hele tatil köylerine gidilen ve yanlızlık içinde geçirilen tatiller hiç olmamalıdır. Çünkü sıradanlaşma ve yanlızlaşma çağımız insanını tehdid eden bir sorundur. Bu tehditten korunmak için cemaate devam edilmeli; İslam’ın eşsiz emir ve tavsiyeleri yerine getirilmelidir. Birbirimizi kardeş sayan dinimizin kardeşlik hukukuna özen göstermeli, birbirlerimizi hoş görmeliyiz. “Dostun evi gönüllerdir” anlayışıyla gönüller kırmaktan kaçınmalı, gönüller yapmaya gayret etmeliyiz. Yaşıyorlarsa anne ve babalarımız bizlerin dünyadaki hürmete layık en kıymetli varlıklarımızdır; onlara hürmette kusur etmemeliyiz. Aile büyüklerimize saygı göstermeliyiz.

Yetimler, öksüzler ve yoksullar, merhametimizin sınandığı, bizlere bırakılan en önemli emanetlerdir; onları mutlaka sevindirmeli, onların bizlerde bulunan haklarına riayet etmeliyiz. Hastahane köşelerinde ve hasta yatağında, düşkünler yurdunda, hapishanelerde hal ve hatırlarının sorulmasını bekleyen hastaların dualarını almak için ziyaretlerine gitmeliyiz.

Çocuklarımız geleceğimizdir; onları mutsuzluğa sevkedecek hiç bir yanlışlığa zemin hazırlamamalıyız. Komşuluk ve akrabalık hukukunu zedeleyecek hal ve davranışlardan sakınmalıyız. Dargınlıkları ve kırgınlıkları unutmalı ve Allah’ın ‘Rahman’ ve ‘Rahim’ sıfatlarının yanında  en güzel sıfatlarından biri olan ‘Gafur’ sıfatını kendimize rehber ederek affedici olmalıyız.

Yeryüzünde çeşitli felaketler ve huzursuzluklar yaşayan insanları da unutmamalıyız. Bizler sevinç içinde bayram yaparken, harplerin acımasızlığında kıvranan, ıstırap çeken insanları da unutmamalı ve onları en azından dualarımızda bulundurmalıyız. İnşaallah bizler ızdırap çeken kardeşlerimizin acıları dindiğinde, bayram sevincini tüm müminlerle birlikte paylaştığımızda gerçek manada bayramı idrak edebileceğiz.

Sevinç ve mutluluk dolu bir bayram geçirmenizi diliyor, Yüce Rabbimizden, bayramın tüm dünya için barış ve huzurlara vesile olmasını ve tüm insanlara hayırlar getirmesini niyaz ediyorum. Bayramınız mübarek olsun.”

Yavuz Çelik Karahan

IGMG Genel Başkanı