BASIN AÇIKLAMASI
Irkçılıkla mücadele hepimizin görevi
21 Mart 2019İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Genel Sekreteri Bekir Altaş Uluslararası Irkçılıkla Mücadele Günü münasebetiyle bir açıklama yaptı. “Her ne kadar ırkçılar azınlıkta olsa bile ırkçılık her geçen gün daha da görünür hâle geliyor. Siyaset, sivil toplum ve medya bu durumun önüne geçmek için hareket etmelidir. Bu tehlikeli gidişatın nerelere varabileceğini Christchurch saldırısı açık bir şekilde göstermiştir.” diyen Altaş sözlerini şöyle sürdürdü:
“Irkçılık bir fikir değildir. Buna rağmen fikir özgürlüğü maskesi altında nasıl da açıkça ve pervasızca ırkçılık propagandası yapıldığına şahit olmaktayız. Irkçılık hayatın bütün alanlarına sirayet etmiş durumdadır: Federal Meclis, eyalet meclisleri, polis teşkilatları, yargı, okullar, iş yerleri ve bilhassa da günlük yaşam. Güç geçmiyor ki ırkçı motivasyonla suçlar işlenmesin. İnsanlar sırf ‘yabancı’ olarak görüldükleri veya başka bir inanca sahip oldukları gerekçesiyle sokaklarda herkesin gözleri önünde hem sözlü hem de fiziksel saldırıya uğramaktadır.
Bu durumdan bilhassa Müslümanlar yoğun şekilde etkilenmektedir. Müslüman karşıtı ırkçılıkta hızlı bir artış görülmektedir. Aynı zamanda şiddete başvurma eşiğinin gittikçe düştüğü gözlemlenmektedir. Müslümanların kendilerini emniyette hissetme oranları son yıllarda inanılmaz derecede düşmüştür. Müslüman olduğu dışarıdan bakıldığında anlaşılan insanlar artık saldırıya maruz kalma korkusuyla belli başlı yerlere gitmekten çekinir hâle gelmişlerdir. Christchurch terör saldırısı şiddet sarmalının nerelere kadar varabileceğini göstermesi açısından oldukça manidardır.
Irkçılığı artık bir sorun olarak görüp ciddiye almanın vakti çoktan gelmiştir. Yasama organının ırkçılıkla ve ırkçı motivasyonla işlenen suçlarla mücadele için gerekli düzenlemeleri yapması gerekmektedir. Aydınlatılan suçlar kategorisinde bu tür suçların en alt seviyelerde yer alması kabul edilebilir bir durum değildir. Söz konusu suçları işleyenler, çoğu zaman yaptıklarının hesabını dahi vermiyor olmakla birlikte, bir dava sürecine maruz kaldıkları zaman sonuçta çarptırılacakları cezayı göze alarak rahat davranmaktadırlar. Bu da aynı şekilde asla kabul edilemez bir durumdur.
Toplumumuza da bu bağlamda sorumluluklar düşmektedir. İster tren istasyonunda olsun, ister sosyal medyada isterse de iş yerinde; eğer bir yerde ırkçılık yapılıyorsa, bu hangi formda karşımıza çıkarsa çıksın, medeni cesaret göstererek buna karşı koymalıyız. Araştırmalara göre Almanya’da ırkçılık çoğunluk konumunda değildir. Yani bizim sayımız onlardan daha fazladır. Ancak buna rağmen ırkçılar hem kendi varlıklarını hem de ırkçı fantezilerini kamusal alanda görünür kılmaktan geri durmamaktadırlar. Irkçı pozisyonları olduğu gibi alıp yaygınlaştıran medya da bu durumun sorumlularındandır. Bu noktada basın mensupları da ırkçılığın güçlenmesine karşı mücadele etmekle görevlidir.”