“Hemen her gün insanlara yönelik ırkçı, İslam düşmanı, antisemitik ve hoşgörüsüzlükten kaynaklanan saldırılara şahit oluyoruz.  Son olarak Hessen Betzdorf'da bir Türk ailesi böyle bir olayın kurbanı olurken, bizzat ailenin babası suçlu yerine konulup kelepçelenerek gözaltına alınmıştı. Daha önce de NRW eyaletine bağlı Herzogenrath'da iki Türk kadın sokak ortasında bir çift tarafından 'kanake' ve 'pis başörtülüler' gibi hakaretlere ve tehditlere maruz kalarak acımasızca dövülmüş, bu olay Alman medyasında pek yer almamış, maalesef sadece yerel basına yansımıştı. Bu olaydan bir gün sonra ise Berlin'de sokak ortasında yanında 7 yaşındaki kızıyla yürüyen bir haham, bir grup genç tarafından Yahudi olduğu gerekçesiyle darp edildi. Özetle, bu tür olaylar giderek daha endişe verici boyutlara ulaşmakta ve toplumsal huzuru tehdit etmektedir.

Devletten çok etnisiteli, çok dinli ve çok kültürlü bir toplum gerçekliğini kabul etmesini bekliyorsak, bizim de eş zamanlı olarak yurttaşlık görevlerimizi yerine getirmemiz, bu gerçekliği bizzat içselleştirmemiz, dayanışma içerisinde olmamız, ırkçılığa karşı sesimizi yükseltmemiz ve bireysel sorumluluk ve cesaretle hareket etmemiz gerekmektedir. Son olarak gündeme gelen Federal İçişleri Bakanlığı'nın başlattığı 'Kayıp Aranıyor' afiş kampanyası da bunun zorunluluğunu göstermektedir.

Federal Almanya Ordusu'nda yarbay olan haham Walter Homolka'nın U-Bahn'da bazı gençler tarafından Alman ordusunda Yahudilere yer olmadığı yönünde tehdit ve hakarete maruz kaldığı sırada yardıma koşan iki Türk genci gibi bizler de bugün medeni cesaretimizi her zaman olduğundan daha çok ortaya koymalıyız. Ancak bu takdirde, bu örnekler bizleri ortak ve beraber bir gelecek için umutlandırabilir.

Her geçen gün daha fazla kişinin sahip oldukları ve tükettikleriüzerinden kimlik bulduğu, insana yönelik adaletsizliklere ve doğaya karşı sınır tanımazlığa daha az tepki gösterir olduğumuz bir zamanda toplumsal huzur için aktif çaba göstermek zor gelebilir. Ancak bizler, toplumsal refah ve huzura hizmet etmeyi ibadet olarak görenler olarak, karşılıklı saygı ve hoşgörü kültürünün yaygınlaşması çabasını bir vazife telakki ediyoruz.

Unutulmamalıdır ki, önemli olan insanları sadece nefret söylemlerinden uzaklaştırmak değil, aynı zamanda özgürlükçü-çoğulcu bir toplumun muhafazası için aktif olmaya teşvik etmektir. Ancak bu sayede farklı dinler, görüşler ve hayat tarzları eşit seviyede ve birlikte yaşayabilir, birbirlerini birer zenginlik olarak görebilirler. Bu aynı zamanda devlet, sivil toplum ve medyanın ırkçılık ile daha fazla mücadele içerisinde olmasıyla mümkündür. Artan şiddet olayları bizim kabuğumuza çekilmemize neden olmamalıdır, aksine yurttaşlık görevimizi yerine getirerek daha fazla çaba sarf etmeli ve bireysel sorumluluk ve cesaretimizi ortaya koymalıyız.

Toplumu bu yönde teşvik etmek amacıyla başlatmayı planladığımız bir dizi aksiyonun ilk adımı olarak 'hoşgörüsüzlük ve ırkçılığa hayır, bir arada yaşama kültürüne evet' konulu, amacı çok kültürlü toplumu desteklemek olan bir afiş yarışması düzenlemek istiyoruz. Sosyal ağlar aracılığı ile bu yarışmanın reklamını yapmayı, insanlarımızın ve özellikle de gençlerimizin bundan haberdar olmasını ve katılımlarını bekliyoruz. Yarışma neticesinde seçilecek en iyi afişlerin bastırılarak cemiyetlere ve diğer ilgili kurumlara asılmasını planlıyoruz.”

Related Links