Background Image
Previous Page  27 / 68 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 27 / 68 Next Page
Page Background

programlarına aktarılmıştır. Özellikle Alman-

ya’da eyaletler arasında önleyici tedbirlerde

bütüncül bir konsept bulunmamakta, sınırı tam

çizilememiş bir soruna karşı, farklı metotlarla

farklı önlemler yürütülmektedir.

Son yıllarda “Özgürlükçü demokratik dü-

zen için en büyük tehdit İslamcılıktır” kabulü

yerini Selefilik’e bırakmış, aşırılığın bir versi-

yonu olarak algılanan İslamcılıkla mücadelede

edinilen meşruiyet zemini de Selefiliğe olduğu

gibi aktarılmıştır. Böylece 2012 yılında “Kayıp”

kampanyasının ardındaki yaklaşım biraz daha

kurumsallaşmış, bariz ayrımcı yaklaşım kısmen

törpülenmiş, IŞİD’in oluşturduğu dehşet tablo-

sundan kazanılan meşruiyet ile birlikte önleyi-

ci tedbirlere aktarılmıştır. Üstelik risk altındaki

grupların demokratik bilinç düzeyini artırma

argümanıyla sahaya çıkan bu programlarda, hâ-

kim siyasi diskurun “entegrasyon” ya da “İslam”

derken Müslümanlara millî güvenlik çerçevesin-

den bakmasının tezahürü olarak, Müslümanla-

rın desteği de alınmaya başlamıştır. Almanya’da

“Kayıp” kampanyasına ağır eleştiriler getiren

birçok Müslüman kurum, mevcut durumda ön-

leyici tedbirlerde kooperasyon partneri olarak

bu tedbirlerin meşrulaştırılmasına delil olarak

kullanılmakta, böylece bariz bir şekilde araçsal-

laştırılmaktadır. Burada, Müslüman cemaatlerin

Avrupa’daki önleyici tedbirlere ya da terörle mü-

cadele programlarına dâhil edilmelerinin yeni

bir gelişme olmadığını belirtmekte fayda vardır.

Örneğin Birleşik Krallık’ta henüz 2003 yılında

Irak ve Afganistan’daki savaşlar sebebiyle “radi-

kal”leşebilecek Müslümanlara yönelik önleyici

stratejiler oluşturulmuştur. Şiddet ve ekstre-

mizm gibi sorunların önlenmesi konusundaki

çalışmalara çözüme katkı sağlayacağına inanan

Müslümanların katılmaları tabiidir. Tabii olma-

yan, bu çalışmaların dindarlığı sorunsallaştırma-

sı, temel İslami kavramları kriminalize etmesi,

sorunla alakası olmayan ortam ve kurumlardan

ulaşamayacakları potansiyel ekstremistler itiba-

riyle beklenti içerisine girilerek Müslüman ku-

rumların baskı altına alınmasıdır. Burada, İslam

ve Müslümanların sorunsallaştırıldığı alanlarda,

kendilerine sunulan “çerçeve”yi sorgulamayan

Müslüman cemaatlerin tutumlarındaki hata da

kendini göstermektedir.

Çerçeveyi Sorgulamak

Terör ve şiddeti önlemek gibi tabii bir sorum-

luluğun, Müslüman karşıtlığının siyaseten ke-

mikleşmesinin bir sonucu olarak farklılaştığını

ve tehlikeli bir boyut kazandığını görmek gerek-

mektedir. Mevcut içeriği ve kullanılan kavram-

larla önleyici tedbirler, İslam düşmanı tepkilerin

savunmacı demokrasi içerisinde sivilleşmiş ve

bilimselleşmiş bir versiyonudur. Bu yaklaşımın

en zıt ucunda, Norveç’te 77 kişiyi öldüren Anders

Behring Breivik bulunmaktadır.

Özgürlükçü demokratik sistem ve siyasi dis-

kur, nefrete kadar uzanan ve içinde aşırı sağ un-

surları bulunduran sözde “İslam eleştirilerini”

meşru görürken; öznelliğini muhafaza etmeye

çalışan, araçsallaştırılmaktan kaçınan ya da dev-

let politikalarına eleştirel yaklaşan pozisyonları

düşmanlaştırıyor, bu yaklaşımları Müslümanlar

özelinde“İslamcılık”olarak kurgulayıp önlenme-

si gereken pozisyonlar olarak görüyorsa; bu seçi-

ci “önleyiciliğin” sorgulanması gerektiği açıktır.

İslam düşmanlığına yönelik önleyici programlar

yokken ya da büyük kitle örgütlerinden veya ki-

liselerden İslam düşmanlığına yönelik radikal-

leşmeyi engellemeleri konusunda proje beklen-

mezken Müslüman cemaatlerin terapiye ihtiyaç

duyan hastalar olarak değerlendirilmesi, akut

değil, kronik bir soruna işaret etmektedir.

Medyanın etki alanının yanı sıra örneğin Al-

manya’da eyaletlerde polis çalışanları, hapisha-

ne görevlileri, ordu, yerel idareler, öğretmenler

ya da sosyal pedagoglara kadar uzanan önle-

yici tedbirler, öncesinin İslamcılığı, bugünün

ise Selefiliği ile mücadele hakkında kamuoyu

oluşturmaktadır. Bu kamuoyu, Müslümanların

Avrupa’da içinde doğacakları, büyüyecekleri ve

dinlerine ve içinde yaşadıkları devlete yaklaşım-

larını belirleyecekleri kamuoyudur. Dolayısıyla

bu tedbirlerin sakıncaları, doğrudan Müslüman

kimliğinin muhafazasını ilgilendirmekte; ama

aynı zamanda çoğunluk toplumunun da Müslü-

manlara karşı algısını belirlemektedir. Güvenlik

konsepti terimlerinin tamamı “İslam” kavram-

sallaştırmasından ayrılmadığı sürece, artık ola-

ğan hâle gelen Müslümanlara yönelik düşmanca

saldırıların önlenemeyeceğini tahmin etmek, o

kadar da zor değildir.

27

OCAK 2015 • SAYI 237 •

PERSPEKTİF