Selamların
en güzeli ile
Paralel Toplum: Yapay Bir Problem Kurgusu
G
öçün birçok ülkenin kültürel ge-
netiğini değiştirmesiyle devlet-
ler yeni sorunlarla karşı karşıya
kaldılar. Özellikle Batılı modern
toplumlar için, içlerinde yaşayan
farklı unsurlara rağmen bir “millî homojenlik” oluş-
turma çabası sıkça gündeme gelir oldu. “Fransız”,
“Alman”, “Dan” gibi ulus kimliklerin içerisine bunca
farklı etnik ve kültürel köken nasıl sığdırılabilecekti?
Daha da önemlisi kültürel, etnik ve dinî farklılıklar-
la bezenen gruplara sahip bir toplumda çatışma po-
tensiyelleri, hem hiçbir hak sınırlanmadan, hem de
insanların kendilerini toplumun bir parçası olarak
görmeleri sağlanarak nasıl önlenecekti?
Devletlerin kendi vatandaşlarına karşı sorumlu-
luklarıyla yakından alakalı olan bu tarz hayati soru-
ların cevaplarını vermek her toplum için kolay olmu-
yor. Hatta birçok Avrupa ülkesinde, bu soruya cevap
ararken katılımcı siyasi çözüm mekanizmalarına
yoğunlaşmak yerine göçmenlerin, “ulus” kimliğinin
belirlenmesinde bir “öteki”, sosyal ve ekonomik so-
runlar baş gösterdiğinde de günah keçisi olarak nite-
lendirildiğine şahit oluyoruz.
Diğer tarafta herkesin yan yana yaşadığı ve farklı
kültürlerin de muhtevasını ve canlılığını yitirdiği or-
tamlarda rölativist çoğulculuk söylemleri insanları,
kimlikleri ve kültürleri değersizleştirdiği gibi ortak
ahlaki değerler etrafında buluşmamızı da imkânsız
hâle getiriyor. Bu tablo da Orta Çağ gettolarının post-
modern versiyonu olarak çıkıyor karşımıza.
Biz de bu sorunlarınAvrupa’nın birçok ülkesinde
çokkültürlü toplummodeline dair tartışmaların teme-
lini oluşturduğu gerçeğinden hareketle bir problem
kurgusu olarak nitelendirdiğimiz “paralel toplum”
konusunu işledik. Erol Yıldız, göçmenlerin misafir
işçi safhasından paralel toplum sınıflandırmasına ka-
dar uzanan tarihsel bağlamlarını bizim için ele aldı.
Rosemarie Sackmann ise Müslümanlara karşı kışkır-
tılan şüphe mekanizmalarını ve siyasiler tarafından
istismar edilen göçmen korkusunu detaylı bir biçim-
de değerlendirdi. TürkiyeAraştırmaları Vakfı Merke-
zi Müdürü Hacı Halil Uslucan ise, elitlerin kurduğu
paralel toplumlara ve “yan yana olup, iç içe olmayan
bir yaşam”a dair sorularımızı yanıtladı. Dosyamızın
belki de en dikkat çekici yazıları, Düsseldorf’taki
Japonlar, Londra’daki Pakistanlılar ve Alanya’daki
Almanlar üzerine hazırlanan gözlem ve söyleşilerdi.
“Japonlar’ın sorunsallaştırılmama nedeni maddi ola-
rak diğer göçmenlere kıyasla daha iyi bir konumda
bulunmaları mı?” sorusunu Fatma Çamur gözlem
yazısıyla işledi. Çokkültürlü İngiliz toplumunda so-
run olarak görülmeyen Pakistanlıların “paralel top-
lum”daki yaşamlarını ise Astrid Julia Lambregets
özetledi. Bu kapsamlı dosyanın, Avrupa’daki birçok
ülkede çokkültürlü toplum tartışmalarına olumlu bir
katkı sunacağını ümit ediyoruz.
Öte yandan gündem kategorimizde Sven Speer,
devletin diğer dinî cemaatlerle ilişkisinde belirleyici
olması gereken Şeffaf Din Politikası’nı yazdı. Avru-
pa’nın her yerinde gözlerden uzakta sorunlarla boğu-
şan Afgan mültecilerin dramını ise Halvar Andreas-
sen Kjaerre içeriden bir gözlemle bizimle paylaştı.
Dünya kategorimizde giderek çözümsüzlüğe sü-
rüklenen Orta Afrika’daki duruma dair tespitlerini
birkaç ay önce orada bulunan Graeme Wood kaleme
aldı.
Bir dahaki sayımızda görüşmek üzere.
Kalbî selamlarımla,
»
MUSTAFA
YENEROĞLU